MWN9LGx8LGF4NWZcMqR5NWVdLTcsynIkynwbzD1c

Maliye Kamu Gelirleri

Eğitim, Kpss, Maliye, Kamu gelirleri ders notları, Kamu gelirler dersi kpss der…

Ak Blog SEO
4349759590016280108

Maliye Kamu Gelirleri

9 Ocak 2014 Perşembe
KAMU GELİRLERİ

a) Vergiler 
b) Harçlar:  Bazı kamu kuruluşlarının sundukları hizmetinden yararlanalanların bu yararlanma karşılığı ödedikleri bedeldir. Harçları vergiden ayıran en önemli kriter harçlarında kısmende olsa bir kamu hizmeti karşılığı olarak alınmasıdır. c) Resim : Bazen harca bazende vergiye benzemektedir. Resim ya tamemen karşılıksız olarak alınmakta yada bir hizmetten yararlanmanın veya bir hakkı elde etmenin karşılığı olarak alınmaktadır. Rıhtım resmi,  ihade alının damga resmid) Şerefiye : Şerefiyede vergi ve harcın özelliklerini taşıyan bir kamu gelir türüdür. Buğün ülkemizde harcamalara katılma payları olarak adlandırılmakta ve belediyelerce yapılan yol kanalizasyon ve su tesisleri hizmetlerinden yararlanan gayrımenkul sahiplerinden alınmaktadır.
e) Parafiskal gelirler: kamu veya yarı kamu kurumu niteliğindeki ekonomik sosyal ve mesleki kuruluşların yaptıkları hizmetler karşılığında, kendi üyelerinden veya hizmetlerinden yararlanlardan çeşitli adlarla aldıkları paralardır. Örnek olarak Emekli sandığı, SSK Bağkur.
PARAFİKSAL GELİRLER

1). Kamu kuruluşu niteliğindeki bir ekonomik yada mesleki kuruluşun yaptığı hizmetlerden dolaylı veya dolaysız bir şekilde yararlanan kişilerden toplanmaktadır
2). Zorunlu bir ödemedir
3). Ekonomik sosyal ve mesleki kuruluşlar tarafından toplanırlar.
4) . Devlet veya yerel yönetimlerin bütçelerinde yer almamaktadır.
5) . Karşılıkları vardır.
f) Borçlanma
g) para basımı 
h)mali tekeller 
ı) para cezaları
i ) Emlak teşebbüs gelirleri

VERGİNİN TANIMI VE ÖZELLİKLERİ
1-VERGİNİN DEĞİŞİM GÖRÜNÜŞÜNE GÖRE AÇIKLANMASI: fayda teorisi vergilerin; kamu harcamalarından sağlanan fayda göre dağıtılmasını öngörmektedir. Buna göre, nasıl alınan özel  mal ve hizmetler için ödeme yapılmaktadır. Aynı şekilde kamu sektörünün sunduğu mal ve hizmetler için de ödeme yapılması gerekir. verginin değişim teorisine göre açıklanmasında vergi: devletin gördüğü mal ve hizmetlerin karşılığı olarak alınan ve bunun için ödenemesi gereken bir bedel olarak görünmektedir. Locke PROudhon, Clemence rayer gibi mualiflerce savunulmuş bir görüştür. “ vergi bir değişimdir, kişiler arasında bu faydaların sağlanması için yapılan değişime benzer şekilde bireylerle devlet arasında da değişim vardır. “ devletin rolü herkese eşit fedakarlık yüklemek olmayıp bireylere sağladığı hizmetlerin adil fiyatını ödemektir. Gibi çeşitli ifadelerle açıklanan bu görüşün geçerliği kalmamıştır. Çünki vergi kamu hizmetlerinin gerektirdiği giderleri finanse etmek üzere alınmakla birlikte, belirli bir hizmet karşılığı değildir.
2- VERGİNİN SİGORTA PRİMİ GÖRÜŞÜYLE AÇIKLANMASI: toplum bireylerin mal ve mülklerini güvenlik altında bulunduran devlete bu hizmetlerin karşılığı olarak ödemiş oldukları bir sigorta primine benzetilmektedir. Devlet sanki bir sigorta şirketi gibi fertlerden vergi adı altında para almakta ve karşılığında güvenlik ve asayişi sağlamaktadır. Montesguieu, Mirabeau, Emine de Girardin bu görüşü savunmaktadır.

3- VERGİNİN SOSYAL ÜRETİM GİDERLERİNE KATILMA PAYI OLARAK AÇIKLANMASI: bu görüşe göre toplum bir üreticiler birliğine benzetilmekte ve vergi devlet tarafından yapılan kamu hizmetlerinin sosyal üretime katılması karşılığı olarak ödenen bir pay şeklinde kabul edilmektedir. Vergi üretimden faydalanmak için her üreticiye düşen gider payıdır. 
4-VERGİYİ DEVLETİN EĞEMENLİK HAKKININ BİR SONUCU SAYAN GÖRÜŞ

VERGİLEMEYE İLİŞKİN TEMEL KAVRAMLAR
VERGİNİN TEMEL KONUSU:  Verginin üzerinden alındığı şeydir, bu şey ekonomik bir değer, hukuki bir muamele, fiziki bir varlık, bir fiil, bir olay ve benzedi olabilmektedir. Sadece maddi anlamdaki mal ve eşyalar değil; maddi olmayan ekonomik unsurlar, mükelleflerin fiziki varlığı veya sosyal durumları dahi vergi konusunun kapsamına girebilmektedir.

VERGİ MÜKKELLEFİYETİ: Vergi mükellefi yada yükümlüsü, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu düşen gerçek veya tüzel kişi olarak tamınlanmaktadır.

VERGİ SORUMLULUĞU verginin ödenmesi bakımından alacaklı vergi dairesi ile muhatap olan kişidir vergi sorumlusu vergi kanunlarına göre kendisi mükellef sayılmayıp vergi mükellefi adını vergiyi ödemek ve vergiye ilişkin değer şekil ödevleri yerine getirmek zorunda olan kişidir
Vergi sorumlusunun en tipik örneğini ücrelilere ilişkin gelir vergisi uygulamasında görüyoruz.işverenler yanlarında çalıştırdıkları kişilere hizmet karşılığı ödedikleri gelir vergisini kesip vergi dairesine onlar adını yatırmak zorundadır. Bu durumda ücretliker vergi mükellefi sayılırken işverenler vergi sorumlusu sayılmaktadır.

VERGİDE İSTİSNA VE MUAFİYET
İstisna verginin konusunda muafiyet ise mükellefiyette kısıtlamayı ifade eder. 
- istisnaya örnek olarak katma değer vergisinden ihracat istisnasını gösterebiliriz
- muafiyete örnek olarak gelir vergisi kanunda yer alan esnaf muaflığı, küçük çiftçi muaflığı, ve diplomat muaflığını göstermek mümkündür. 
Advolerm matrah: Vergi konusunun ekonomik değeri alınıyorsa satış fiyatı vs advolerm matrah sözkonusudur. 
Spessifik Matrah : Verginin konusu uzunluk, ağırlık, yüzölçümü, adet vb olarak alınıyorsa spesifik matrah sözkonusudur.

Vergi Matrahının Tespitini ilişkin Usuller 
a) İdari Takdir Usulü : doğrudan doğruya takdir usulü olarakta nitelendirilen bu usulün esası vergi idaresinin, her bir vergi yükümlüsüne ilişkin vergi borcunu ayrı ayrı tespit etmesidir. Son derece subjektif bir uygulama, esasına dayanan ve yükümlülerin aleyhine olarak matrahın çok yüksek belirlenmesi tehlikesini taşıyan bu usul günümüzde bazı istisnai hallerde uygulanmaktadır.
b) Karine ve Dış Belirtiler Usulü. Bu usül doğrudan takdir usulünden biraz daha objekleştirilmiş bir şekildir. Bu usulde mükelleflerin gelir ve servetlerine karine teşkil eden bir takım dış belirtilerden yada göstergelerden hareketle vergi borcunun tespitine çalışır.
c) Götürü Usul : Bu usulde vergi idaresi yükümlüleri münferit olarak değil belli gruplar itibarı ile ele alarak matrahlarını tespit etmektedir. Yükümlüler belirli kıstaslara göre sınıflandırılmakta ve her sınıf için ortak bir vergi matrahı tespit edilmektedir.
d) Beyan Usülü : Beyan usulünün esas vergi matrahıın yükümlülerine veya vergi sorumluları tarafından vergi kanunlarında öngörülen ilkelere uygun olarak belirlenip beyanname adı verilen bir belge ile vergi idaresien bildirilmesidir. Bu usulde vergi idaresinin görevi beyan edilen matrahların doğruluğunu kontrol etmektir.

Vergi Tarhı : Vergi tarhı kısaca vergi borcunun hesaplanması işlemidir. Vergi usul kanunuda verginin tarhı vergi alacağının kanunlarda gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi idaresi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibarıyla tespit eden idari işlemlerdir. Biçiminde tanımlamıştır. 
Vergi tarifesi : konusu ve matarahı belli olan bir verginin miktarını belirleyebilmek için vergi tarifesi denilen unsurun bilinmesi gerekir. devlet açısından bir alacak, yükümlüler bakımından ise bir borç oluşturan verginin tutarının hesaplanabilmesi için ancak vergi tarifesi ile olur.
Verginin Tebliği : Vergiyi tarh eden, yani hesaplayan taraf vergi dairesi olduğuna göre, bu işlemden karşı tarafın yani yükümlülerin yada sorumluların haberdar edilmesi gerekir. iste vergi dairesinin vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden hususları yükümlülere yada sorumlulara bildirmesine tebliğ denilmektedir.
Verginin Tahakkuku:  Tarh ve tebliğ edilen verginin ödenecek safyahay gelmesidir. Verginin tarh edilerek yükümlüye tebliğ edilmesiyle artık yükümlü vergi borcu hakkında bilgi edinmiş olur.

VERGİNİN TAHSİLİ:
a) İltizam Usulü:   Bu usulde vergilerin kanunlara uygun olarak tahsili için devlet tarafından bir bedel karşılığında mültezim adı verilen ve nevi mütehait fonksiyonu gören bir kişiye veriliyordu. Vergi toplama işinin mültezime verilişi açık arttırma ile gerçekleştirilirdi. Buna göre vergi toplama hakkı karşılığında devlete en yüksek bedeli ödemeyi tahhüt eden kişi bu hakkı elde ederdi. Mültezimin tapladığı vergi ile ödediği bedel arasındaki fark kendi karını vveya zararını teşkil ederdi.
b) İhale Usulü :  vergi toplama hakkı, toplanacak vergi hasılatından en düşük payı taahüt edene verilir. Bu usul bügünkü devlet ihale sisteminde açık eksiltme usulüne benzetilebilir.
c) Halk Temsilcileri İle Tahsil Usulü :  vergi idaresinin yeterli düzeyde gelişmediği dönemlerde uyğulanmış olun bu usulde vergiler, halkın arasında bu amaçla seçilmiş kişiler vasıtasıyla toplanıyordu
d) Emanet Usülü: vergilerin devlet adına onun görevlendirdiği kişiler vasıtayısla tahsil edilmesidir. Şu anda Türkiyede uygulanan sistem budur.
e) Pul Veya Bondrol Yapıştırmak Yahut Değerli Kağıtlar Kullanmak Suretiyle Verginin Ödenmesi 

MALİ AÇIDAN GELİR KAVRAMI
a) Kaynak Teorisine Göre Gelir.: Belirli bir kaynaktan düzenli olarak sağlanan gelir akımını ifade eder. Örneğin bir teşebbüs sahibinin işletmesinden sağladığı kar , emek sahiplerinin elde ettikleri ücretler, menkul ve gayrımenkul sahiplerinin sahip oldukları sermaye unsurları başkalarının kullanımına terk etmek suretiyle sağladıkları………………..kaynak teorisine göre geliri teşkil etmektedir. Bu karşılık belirli bir kaynaktan düzenli olarak sağlanmayan , örnegin miras bağış ve benzeri yollardan yad menkul ve gayrımenkul sermaye unsurlarının kendi değerinde meydana gelen artışlar bu manada vergilendirilerek gelir kapsamına dahil edilemezler.
b) Net Artış Teorisen Göre Gelir.  Net artış teorisi vergilendirilecek gelir kavramını daha geniş kapsamlı olarak ele almaktadır. Bu teoriye göre gelir, kaynak teorisine göre açıklanan gelir kavramında içine alacak biçimde bir kimsenin belli bir dönemin sonundaki servet değerinde aynı dönemin başındaki servet değerine göre meydana gelen net artıştan ibarettir. Bu artışa dönem içindeki çeşitli tüketim harcamaları dahildir.
Türk gelir sistemi. Vergilendirilecek gelirleri ağırlıklı olarak kaynak teorisine göre ele almış olmakla birlikte azda olsa net artış teorisene giren gelir unusurlarınada yer verilmiştir. 

GELİR VERGİSİNİN UYĞULAMA ŞEKİLLERİ
Sedüler Gelir Vergisi : Yükümlülerin çeşitli kaynaklardan sağladığı vergilerin ayrı ayrı verğilendirilmesidir. Örneğim bir vergi yükümlüsünün aynı vergileme döneminde ticari kazanç yanında zirai kazanç ve menkul sermaye iradı elde etmesi halinde, bu gelirlerin birleştirilmeden ve birbirleriyle irtibatlandırılmadan vergilendirilmesi durumunda ortay çıkan vergilerdirme şekli sedüler gelir vergisidir.
 Sedüler gelir vergisinin uygulamasında yükümlürin şahsi durumları dikkate alınmadığı gibi artan oranlı tarife yapısıda uygulanmaz bu nedenle sedüler gelir vergisi gayrı şahsi objektif nitelikte bir vergidir.

Üniter gelir vergisi: Çeşitli unsurlardan sağlanan gelirin birleştirilerek vergilendirilesi üniter gelir vergisi çeşitini oluşturur. Bu usulde çeşitli kaynaklardan sağlanan gelirler toplanır. Varsa zararlar mahsup edilir. Bu suretle bulunan net tutar üzerine artan oranlı vergi tarifesi tatbik edilmek suretiyle vergi borcu hesaplanır.
Üniter gelir vergisi uygulamasında ayrıca, yükümlülerin  şahsi ve ailevi durumlarına göre vergi matrahından belli indirimler yapmak suretiyle vergilemede ödeme gücü ilkesini gerçekleştirmek mümkündür.

HARCAMA ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLER
TÜRLERİ:  muamele vergileri, vergi konusunun kapsamına genişliğine göre genel muamele ve özel  muamele vergisi olmak üzere iki ana gruba ayrılır. Genel muamele vergisi bazı istisna ve muafiyetler dışında tüm iktisadi ve hukuki düzenlemeleri kapsamına alan bir vergidir. Örneğin Katma Değer vergisi, bu manada bir genel muamele vergisi grubuna girer. Buna karşılık sadece bir kısım iktisadi ve hukuki muameleri kapsamına alan vergiler ise özel muamele vergisi grubuna girerler. Bu tür vergilere örnek olarak talep elastiki düşük olan tütün mamülleri, şeker, akaryakıt, ve benzeri maddeler üzerine konulan özel tüketim vergileri gösterilebilir. 

UYGULAMA ŞEKİLLERİ
Yayılı Muamele Vergisi : vergi konusu mal ve hizmetlerin üretim ve tüketim zinciri içindeki her aşamada satış fiyatı üzerinden alınan vergidir. İlk üretim aşamasından itibaren alınmaya başlanan vergi müteakip aşamaların herbirinde,  daha önceki aşamalarda ödenmiş olan verginin malın fiyatına eklenmesi, suretiyle bulunan satış fiyatı üzerinden hesaplanarak alınır. Bu süreç, ilk üretimden parekende satış aşamasına kadar bu şekilde devam eder.
Vergi Piramitleşmesi :  Ödenen vergi malın maliyetine eklenerek daha sonraki safhalarda alınacak olan verginin matrahına girmiş oluyor. Böylece verginin üzerinden vergi hesap edilip alınıyorki bu duruma mali litaratürde vergi piramitleşmesi denir.
Toplu Muamele Vergisi. Toplu muamele vergisiin üretim- tüketim zinciri içinde alındığı aşamanın adına göre üç çeşiti vardır. Bunlardan birincisi malın ilk üretim aşamasında vergilendirilmesidir ki. Buna istihsal vergisi adı verilir. İkincisi malın toptancıdan parekendeciye aktarılması sırasında vergilendirilmesidirki bu aşamada alınan vergiye toptan satış vergisi adı verilir. Üçüncüsü ise malın tüketiciye intikali sırasında yani parekendeciler tarafından tüketicilere yapılan mal teslimleri dolayasıyla vergi alınmasıdırki, buna parakende satış vergisi adı verilir.

KDV ekonomide meydana getirdiği etki bakımından toplu muamele vergisi türlerinden perakende satış vergisi ile aynıdır. 

KATMA DEĞER VERGİSİNİ TÜRLERİ

Genel olarak katma değer Katma Değer matralı = Satışlar – Alışlar

1) Gayrısafi Hasıla MATRAH   = Ücret+Faiz+Rant+Kar+Amortisman Tipi KDV                   

2) Gelir Tipi: MATRAH   =(ücret+faiz+rant+kar)- Amortisman KDV

3) Tüketim Tipi: MATRAH =( ücret+faiz+rant+kar)- Yatırım Mal Tutarı KDV
Türkiye 1999 yılında gelirtipi KDV den Tüketim tipi KDV geçmiştir.

VERGİLEMENİN KLASİK İLKELERİ
Adam Smith tarafından ortaya konulmuş ilkelerdir.
1) Adalet İlkesi : Toplum içinde bulunan ve vergi ödeme gücüne sahip bulunan herkesin ödeme güçleri dahilinde kamu harcamalarının finansmanına katılmalarını öngörür
2) Belirlilik ve kesinlik ilkesi : herkesin ödeyeceği verginin türü ve miktarı önceden belli olmalıdır. Keyfi ve rastgele kimseden vergi alınmalaıdır. Her yükümlü nezaman nerede ve nekadar vergi ödeyeceğini önceden kesin ve açık olarak bilmelidir
3) Uygunluk ilkesi : buna göre vergiler yükümlülerden en uygun zamanda ve şartlarda alınmalıdır.
4) İktisadilik ilkesi (Tasarruf İlkesi ): Yükümlülerin ödemiş olduğu vergi miktarı ile devlet hazinesine giren vergi miktarı arasındaki farkın mümkün olduğu kadar az olmasını ifade eder. 

VERGİLEMENİN MALİ İLKELERİ
Verimlilik İlkesi : Belli bir dönemde örneği bütçe yılı içinde devlet tarafından yapılacak harcamaların büyük bir kısmını karşılayacak düzeyde vergi geliri elde edilmesini ifade eder. Dolayısı ile vergi gelirinin verimliği sayesinde kamu harcamaları için gerekli olan finansman kaynağının sağlanması mümkün olur.
Esneklik İlkesi : Bir verginin esnekliği o vergi ile sağlanan gelirlerin belli şartlara göre çoğalıp azalabilmesini ifade etmektedir. Bir verginin esnekliği, yani hasılatının değişimi, milli gelirdeki değişmelerle mukayese edilerek ölçülür. Milli gelirdeki değişmelere bağlı olarak hasılatıda değişen bir vergi esnek olarak nitelendirilebilir

VERGİLEMEDE ADALETİN SAĞLANMASINA İLİŞKİN İLKELER
Yararlanma İlkesi : Yararlanma ölçüsüne göre devlet bireylerden kamu hizmetlerinden yararlandıkları ölçüde vergi almalıdır. Bu ölçü serbest piyasa ekonomisinde geçerli olan mübadele esasına dayanmaktadır. Nasılsa bireylerin ürettikleri mal ve hizmetlerin piyasada bir bedeli vardır. Devletin ürettiği mal ve hizmetlerinde bir bedeli olmalıdır. Ve bu bedel vergidir.

Ödeme gücü ilkesi : Devlet bireylerden vergi alırken onların ödeme gücünü gözönünde bulundurmaktadır. Bireylerin ödeme gücünü teşkil eden gelir ve servet harcamaları birbirinden farklıdır. Dolayısı ile bireylerin ödeyeceği vergi miktarının farklı olması adil bir vergilendirmennin gereğidir. Buna göre bireylerin kamu hizmetlerini finansmanına kamu hizmetlerinden yararlandıkları ölçüde değil sahip oldukları ödeme gücü ölçüsünde katılmaları gerekir. 

Genellik ilkesi : vergi ödeme gücüne sahip olan herkesin herhangi bir ayrıma tutulmadan vergi ödemisini ifade eder. Vergide muafiyet ve istisnalar yer verilmesi bu ilkeyi zedeler. Ancak iksitadi ve sosyal sebebler istisna ve muafiyetleri zorulu olarak ortaya çıkartmaktadır.

Eşitlik ilkesi. Vergi ödeme gücü bakımından aynı olanların vergilendirme bakımından aynı tür işlemlere tabi tutulması buna karşılık farklı durumda olanların ise farklı işlemlere tabii tutulması olarak açıklanabilir. Aynı durumda olanların aynı tür vergilendirme işlemlerine tabii tutulmaları vergilendirmede yatay eşitlik, buna karşılık farklı durumlarda bulunanların farklı bir biçimde vergilendirilmesi ise vergilemede dikey eşitlik olarak nitelindirilir. 

Nispilik ilkesi. Vergi yükünün herkesin ödeme gücüne göre paylaştırımasına nispilik ilkesi denilmektedir. Vergi yükünün fertler arasında nispi olarak eşit ve adil dağılımını sağlamak için yararlanılabilecek bazı teknikler vardır. ; 

En Az Geçim İndirimi: İnsanların geçinmeleri için gerekli olan asgari gelirin vergi dışı bırakılmasına asgari geçim indirimi veya en az geçim indirimi denir. 

En Az Geçim İndirimi Uygulama Şekilleri
1)Matrahtan indirim Sistemi: Mükellefin gelirinden , en az geçim indirimi tutarının düşürülmesi ve kalan kısmın vergilendirilmesi şeklinde gerçekleştirelen uygulamadır. Burada; en az geçim indirimin düşüldüğü gelir matrahmış gibi düşüldüğünden, matrahın tanımı ve niteliğine ters düşen bir şekilde işlem yapıldığı görülür. Matrah; vergi konusunun verginin hesaplanmasına esas olan değer yada miktardır, şeklinde tanımlanmakta olup, burada dikkati çeken husus, indirimden sonra kalan tutarın vergi hesabına esas alacağıdır.
2) Vergiden İndirim (Dekot)Sistemi: Bu sistemde önce mükellefin vergilendirilmesi söz konusu geliri, vergi tarifesine göre vergilendirilmekte, daha sonra en az geçim indiriminin tarifeye göre bulunan vergisi, toplam vergiden düşülmektedir.kalan kısım mükellefin ödemesi gereken vergiyi oluşturmaktadır.
3) Bölme Katsayı Sistemi: Aile gelirinin aile bireyleri sayısına bölümlenmesinden sonra vergilendirilmesini ön gören bir sistemdir. Bu sistemde artan oranlı vergi tarifesinin gelir dilimleri üzerindeki etkisinden yararlanılmaktadır. Aile gelirinin bölünmeden toplam gelir üzerinden vergilendirilmesi halinde gelir vergi tarifesinin üst oranlarına girecektir. Gelirin bölünmesi halinde her bir gelir kısmının ayrı ayrı vergisi hesaplanacağından tarifenin daha düşük oranlarına tabi olmaları nedeniyle ailenin toplam vergi yükü azalacaktır.
•TÜRKİYEDE 1968’ DEN ÖNCE VE 1981 YILINDAN İTİBAREN MATRATAN İNDİRİM SİSTEMİ UYGULANMIŞTIR BU YILLAR ARASINDA İSE VERGİDEN İNDİRİM (DEKOT) SİSTEMİ UYGULANMIŞTIR.

Artan Oranlılık: Vergi matrahının büyümesi ile uygulanan oranında büyüdüğü vergilerdir.Gelir vergisi artan oranlı vergilere en iyi örnektir.
Ayırma Sistemi: Sermaye gelirlerinin emek gelirlerine göre daha fazla vergilendirilmesini öngören bir sistemdir.

Kişisel Verği Yükü. Bir kişinin ödediği toplam vergilerin kişinin toplam gelirine oranıdır
Toplam vergi yükü. Devletin gelirlerinin toplamanın GSMH oranıdır
Net vergi yükü.  Ödenen vergilerin yararlanılan kamu hizmetlerinin bedelinden mahsubunun kişi toplam gelirine oranıdır
Vergi kapasitesi : Bir ülkenin asgari geçimini sağlayan gelir düzeyinin üzerinde kalan gayrısafi milli hasılasının büyüklüğüne eşittir. Başka bir ifadeyle bir ülkedeki vergilendirilebilir ekonomik potansiyeli ifade eder.
Fiili vergi gayreti. Belli bir dönemde devletin toplayabildiği vergi hasılatının gayrısagi milli hasılaya oranıdır.
Vergi baskısı (tazyiki). Verginin karşılıksız ve zorunlu olması onun gönülden bir istekle yerine getirilmesini engeller bu nedenle vergiyi istemeyerekte ödemek zorunda olanların duymuş oldukları. Psikolojik etkiye vergi baskısı yada vergi tazyiki denilmektedir.

a) vergiden kaçınma. Vergiyi doğuran olaya sebebiyet vermemek suretiyle vergi borcundan kurtulmayı ifade eder. Vergi yasalarındaki istina ve muafiyetlerden yararlanmak örnek: yükümlülerin vergi konusuna girmeyen kaynaklardan kazanç ve irat sağlamak yada vergiye tabi olmayan mal ve hizmetleri satın almamak suretiyle verigiden kaçınmak mümkündür.
b) Vergi kaçakçılığı. Vergi kaçakçılığı vergi baskısına karşı yasa dışı bir tepkidir.
Verginin telafisi giderilmesi. Vergi ödemek suretiyle ödeme gücü zayıflayan bireyler, tekrar eski güçlerine kavuşabilmek için bir takım çaba ve faaliyet gösterirle. Bu çerçevede yükümlüler tüketim yatırım ve tasarruf kararlarını gözden geçirererek bazı değişiklikler yapmaya karar verebilirler. Vergi baskısı karşısında ortaya çıkan bu değişikliğe Verginin beyan etkisi denir.
a) verginin gelir etkisi. Ödedikleri vergiden dolayı gelirlerinde azalma meydana gelen bireyler, gelirlerindeki bu azalmayı daha çok çalışarak kazanmak suretiyle telafi edebilirler. Bu duruma verginin gelir etkisi denir
b) verginin ikame etkisi. Verginin yükümlülerin ekonomik karar ve tercihlerinde değişlikler meydana getirmesi durumudur. Örnek, üzerine vergi konulan yada üzerinden alınan vergi miktarı artan bir mala olan talebin artması durumuna verginin ikame etkisi denir.

VERGİNİN YANSIMASI

a) Yansıma Şekilleri:  İleriye doğru yansıma :kısmen yada tamamen ileriye doğru yansıma, üretici yada mal ve hizmet satışını yapan kimselerin ödemiş oldukları vergiyi mal ve hizmetlerin satış fiyatına ekleyerek alıcıya devretmesi şeklinde gerçekleşir. 
b) Çapraz Yansıma : Talep elastikiyeti düşük olan, temel gıda maddeleri ve tekel ürünleri gibi malların üzerine konulan bir vergi kolaylıkla fiyata eklenerek alıcılara yani ileriye doğru yansıtılabilir, buna karşılık talebi esnek olan bir malın üzerine konulan bir verginin ileri doğru yansıtılması pek kolay olmaz. Zira vergi dolayısı ile fiyatı yükselen mala karşı olan talep azalır. Bu yüzden ileriye doğru yansıma bazen vergi konusu malların fiyatının yükseltilmesi ile değilde başka malların fiyatının yükseltilmesi ile gerçekleşirki buna çarpraz yansıma denir. 
c) Geriye doğru yansıma: Satılan alınan mal ve hizmetlerin fiyatı düşürülerek vergi yükü malı satanların üzerine doğru devredilmeye çalışılır. Ancak hemen belirtmek gerekirki yansımanın bu şekli daha çok işletmelerin kendilerinin satın aldıkları faktörlerin fiyatının düşürülmesi şeklinde gerçekleşir.tüketiciler açısından geriye yansıma oldukça güç bir iştir. 
d) Kanuni ve fiili yansıma: Kanun koyucu vergiler ile ilgi düzenlemeleri yaparken verginin yükümlüler tarafından başkalrına devrini öngörmüşolebilir bunun sonucu olarak gerçeklekşitirlen yansımaya kanuni yansıma denirir Örneğin:; KDV vergisinde mal ve hizmet satışını yapanlar kanuni yükümlü olarak nitelendirilen tüketiciler vergi taşıyıcısı yada yüklenicisi olarak nitelendirilmektedir. Bazı hallerde kanun koyucu açık bir şekilde öngörmediği halde yasal yükümülü tarafından ödenmiş olan bir vergi çeşitli yollardan başkalarına devredilmektedir. Bu suretle oluşan yansımaya fiili yansıma adı verilir. 

YANSIMANIN BAĞLI OLDUĞU FAKTÖRLER
a)Verginin mahiyeti
*Dolaylı Vergiler:  Mal ve hizmet satışları üzerinden ödenen vergiler gelir ve servet unsurları üzerinden alınan dolaysız verilere göre daha kolay yansıtılabilir. Mal ve hizmet satışları üzirenden alınan vergilerin satış fiatına eklenerke alıcılara devredilmesi kolaydır.
*. Verginin kapsamı ne derece geniş olursa yansıması o ölçüde kolay olur. Buna karşılık kapsamı dar olan vergilerin yansıma kabiliyeti daha azdır. Kapsamı geniş olan vergillerin ikame etkisi zayıftır. Tüm mal ve hizmetleri kapsamına alan vergi, söz konusu mal ve hizmetirin fıyatını aynı ölçüde yükselttiğinden, tüketicilerin başka mal ve hizmetlere yönleme imkanı önlenir. Bu yüzden vergi dolayısıyla fiyatı yükselen mala karşı olan talep değişmeyecektir. Bunu sonucu olarakda vergi fiyatının bir parçası olarak kolaylıkla tüketcilere yansıtılır.
*. Verginin dar kapsamlı olması halinde yani sadece belli mal vey hizmetlerden vergi alınması durumunda tüketicilerin vergisiz mallara doğru yönelme ihtimali olacağıdan bu tür vergilerin yansıtılması güç olur.
B) Piyasa Yapısı

****tam rekabet piyasasında kısa dönemde verginin yansıması oldukça sınırlı olup verginin büyük bir kısmı firmalar üzerine yerleşir. 
*****monopolcü, monopol güce baglı olarak maliyetleri etkiyelen bir vergi varsa fiyatları yükselterek vergiyi yansıtır.
*****oligopolda az sayıda satıcı firma ile aralarında belirlenen dayanışma sonucu vergideki artışı fiyata aktararak tüketiciye yansıtabilir.


c)Talep Esnekliği Verginin yansımasını belirleyene en önemli faktör talep esnekliğidir. Talebin esnek olması fiyatlardaki değişmenin talep seviyesinde aynı ölçüde veya daha fazla bir değişme meydana getirmesini ifade eder. Buna karşılık, talebin esnek olmaması yada az esnek olması, fiyatlardaki değişmenin talep seviyesini etkilememesini yada az etkilemesini ifade eder. Bu durum karşınıda talebi esnek olan malların üzerine konulan verginin yansıtılması son derece güç yada imkansız olurken talebi esnek olmayan yada az esnek olan malların üzerine konulan verginin tamamının yada büyük bir bölümünün yansıtılması son derece kolay olur. Örneğin zaruri ihtiyaç maddelerinden ekmek, şeker, tuz ve benzeri gıda maddeleri üzerine konulan bir verginin yansıtılması aynı oranda gerçekleşmez.

Ak Blog SEO - Google SEO Eğitimleri Dokümanları
Konu hakkında sormak istediklerinizi yazabilirsiniz.
AK Blog SEO

Read. Think. Exercise (Oku. Düşün. Uygula.)

SEO | SEO | Hukuk | İngilizce Kursu |
Siz hayal edin. Biz Hayata geçirelim.
Akblog.NET
Whatsapp İletişim Formu×
Bilgileriniz
İstek Bilgileriniz
iletişime geç

Merhaba!

Webekle@gmail.com adresine e-posta gönderin veya aşağıdaki temsilcilerimizden biriyle WhatsApp ile iletişime geçin.

Yönetim Ekibi Yönetici ile iletişim geçin.
+905050251428
Destek Ekibi Eva ile iletişime geçin.
+905050251428
Doğrudan arayabilirsiniz +905050251428
Destek Saatleri 09:30 - 17:30
Merhaba! Nasıl Yardımcı Olabiliriz?
×
Nasıl Yardımcı olabilirim?