MWN9LGx8LGF4NWZcMqR5NWVdLTcsynIkynwbzD1c

Devlet Bütçesi Nedir Kpss Maliye

Devlet Bütçesi Nedir Kpss Maliye, Maliye Hukuku, Maliye, Kpss, Devlet bütçesi, …

Ak Blog SEO
4349759590016280108

Devlet Bütçesi Nedir Kpss Maliye

2 Şubat 2014 Pazar
Devlet Bütçesi Nedir Kpss Maliye, Maliye Hukuku, Maliye, Kpss, Devlet bütçesi, Kpss Devlet bütçesi, Kpss Alan, Maliye ders notları, 5018 Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol kanunu
Devlet Bütçesi Nedir Kpss Maliye
BÜTÇENİN TEMEL İLKELERİ     A-Genellik İlkesi: Türkiye uygulamasında sapmalar a-Döner sermayeli işletme bütçeleri b-Katma bütçeler c-Fon uygulamaları 
B- Birlik İlkesi:   Türkiye uygulamasında sapmalar
a - Döner sermayeli işletme bütçeleri
b - Katma bütçeler
c - Özerk bütçeler   
1-Kamu iktisadi teşebbüs bütçeleri Teşebbüsler Müesseseler Bağlı ortaklıklar İştirakler   
d - Mahalli idare bütçeleri İl özel idare bütçeleri Belediye bütçeleri Köy bütçeleri   
C- Açıklık Prensibi:   D- Doğruluk Prensibi:   E- Önceden İzin Prensibi:   F- Tahsis Prensibi: Kalitatif tahsis prensibi Kantitatif tahsis prensibi Zamanında tahsis prensibi   G-Alenilik Prensibi:   H-Bütçenin Denkliği Prensibi:  İ- Bütçenin Yıllık Olma Prensibi:   J- Tasarruf Prensibi: Geleneksel Bütçe İlkelerinin Değerlendirilmesi Ve Türkiye Uygulamasında Bütçe İlkelerinden Sapmalar
BÜTÇENİN TEMEL İLKELERİ  Bütçenin temel ilkeleri, temel özellik ve fonksiyonlarının gerçekleşmesi için uygulaması zorunlu olan ilkelerdir. Denetim , yönetim ve planlama aracı olabilmesi için bütçenin kamu kesiminin tüm kaynak ve harcamalarını bütün   ayrıntıları ile kapsaması ve bütün kamu kesimi üretici birimlerinin kaynak ve harcamalarının tek bir bütçe içinde toplanması bir ilke olarak önerilebilir. Diğer bir anlatımla yürütme organının halk tarafından denetlenebilmesi için , kamu kesiminin kaynak ve harcamalarının tümü konusunda bilgi sahibi olması ve miktar birleşimi konusunda onay vermesi gerekir. Öte yandan yürütme organını bütçeyi bir yönetim aracı olarak kullanabilmesi için kamu kesimi kaynak ve harcamalarının tüm ayrıntıları ile ekonomi üzerindeki etkisini bilmesi ve hesaplaması zorunludur. Son olarakta , planlama aracı olarak bütçenin kullanılabilmesi tüm kamu kaynak ve harcamalarının toplam arz ve talep içindeki yerinin ve büyüklüğünün bilinmesi gerekmektedir. Bu nedenlerden dolayı bütçenin   temel özellik ve işlevlerinin gerçekleşmesi için uygulaması zorunlu olan bütçe ilkelerinin başlıcaları şunlardır.

A- Genellik İlkesi:      Bütçede , tüm kamu gelir(kaynak) ve harcamalarının bütün ayrıntıları ile yer almasına genellik ilkesi   adı verilir.   Genellik prensibi ; gelirler ile giderlerin cinsi tutarı ve kullanımında uygulanacak biçim , gerek kamu tüzel kişilerinin , gerekse diğer kuruluş ve toplulukların gerçek mali durumlarının bütçelerinde   görülmesini sağlar.   Genellik prensibinin gerçekleştirilmesi uygulamada üç yöntemle sağlanır;   Bütün gelirlerin ve giderlerin bütçede gösterilmesi yöntemi, Gayri safi hasılat yöntemi Ademi hasılat yöntemidir   Bütün gelir ve giderlerin bütçede gösterilmesi yöntemine göre; devletin bütün gelir ve giderlerinin bütçe dışında bırakılması parlamento rejiminde Bunların yasama organının bilgisi ve denetimi dışında kalması demektir, böyle bir durum ise idare edilenlerin , idare edilenlerce yapılan bazı tasarruflardan , habersiz kalmasına sebep olacağından , bütçe hakkının zedelenmesine ve devletin mali bütünlüğüne aykırı düşecektir.  Ancak bazı durumlarda devlet bütçesinin katı şekilciliği gelirlerin toplanması ve giderlerin yapılmasını ağırlaştırıp aksatacağı nedeniyle bu yönteme bazı istisnalar tanımak zorunda kalmıştır. Böylece özellik arz eden durumlar için bazı bütçe dışı özel fonlar kurularak gelir ve giderler bu fonlardan idare edilmiştir.   Gayri safi hasılat yöntemine göre ; bütçede gelirlerin bürüt tutarlarına göre yer alması gerekir. Yani   gelirler , gelirin elde edilmesiyle ilgili masraflar düşülmeksizin bütçeye yazılır. Böylece bütçede bir tarafa gayri safi olarak gelir, diğer tarafta ise tüm giderler açık bir şekilde görülebilir. Örneğin ; devlet herhangi bir vergiyi elde etmek için çeşitli masraflar yapar. Bu masraflardan hiçbirisi   vergiden düşülmeksizin bütçeye gider olarak, vergide gelir olarak yazılır. Memurlara verilen maaşlardan kaynakta vergi stopajı yapıldığı halde maaşlar bürüt tutarları ile bütçede gider olarak , stopajı yapılan vergiler gelir olarak ayrı ayrı yer alır.        Ademi tahsis yönteminde ise ; belirli kaynaklardan elde edilen gelirler, belirli hizmetlere tahsis edilmeyip , bütün hizmetlerin karşılığı olarak kabul edilir. Örneğin ; mahkemelerin almış olduğu harçlar , trafik polislerinin kestikleri cezalar bu dairelerin hizmetlerini görebilmeleri için kendilerine tahsis edilmez doğrudan doğruya hazineye gelir yazılır. Bu yöntemle devletin tek hazinesi olması esasını kabul eder. Devletin bütün gelirlerinin bu hazinede   toplanması ve giderlerin bu hazineden ödenmesi gerekir.   
GENELLİK İLKESİNİN TÜRKİYE UYGULAMASINDAKİ SAPMALARI   Türk bütçe uygulamasında genellikle kuralı belli istisnalar dışında temel ilkedir. Fakat günümüzde bu ilkeden bazı sapmalar olmuştur , bunlar;  
a-     Döner sermayeli işletme bütçeleri
b-     Katma bütçeler
c-     Fon uygulamaları  
a-       Döner sermayeli işletme bütçeleri: Türkiye’de bütçede genellik ilkesinin önemli istisnalarından birisi de döner sermaye bütçeleridir. Kamu ekonomisi kuruluşlarına döner sermaye adı ile işletme sermayesi verilerek bunların asıl amaçları olan kamu hizmet yanı sıra , yada onun yan ürünü olarak küçük çaplı ticari , sınai ve tarımsal faaliyetlerini bu sermaye ile sürdürmeleri sağlanır. Bu yolla elde edilen ürünler pazarlanarak kamuya ek gelir elde edilir.   Döner sermaye uygulamasına ilk kez 1925 yılında rastlanmaktadır. Tarım kuruluşlarına sabit sermaye verilmesine ilişkin yasada döner sermaye deyimi yerine sabit sermayeden söz edilmekte ise de getirilen kurum tipik bir döner sermayedir. Daha sonra 1927 yılında çıkarılan bir kanunla , döner sermaye kurumu , katma bütçenin bir tamamlayıcısı olarak mali düzenimize girmiştir.   Döner sermaye uygulaması , başlangıçta , asıl işlevi devamlı ve genel kamu hizmeti niteliği taşıyan görevlerini yerine getirmek olan ve kullanmaya hazır belli bir üretim gücü bulunan bazı kamu kuruluşlarının sabit sermayesinin (bina, makine ve teçhizatın) tam kullanımını sağlayacak , zaman zaman ortaya çıkacak kapasite fazlasını değerlendirecek bir araç olarak düşünülmüştür.   Örneğin ; bir basım evi , bir tamir atölyesi gibi kamu hizmetlerini yerine getiren kuruluşlara destek sağlamak için kurul tesislerin asıl görevlerinden arta kalan boş süreleri değerlendirmeleri ekonomik açıdan verimli bir yöntemdir. Bunun gibi bir tarımsal araştırma çiftliğinin bu vesile ile ürettiği ürünleri piyasaya satması devlete ek gelir sağlayarak araştırma giderlerini azaltır. Tüm makine ve tesislerle birlikte uzmanlaşmış personelin bu yolla tam çalışma düzenine sokulması hem ülke ekonomisine üretim artışı sağlaması hem de kamu giderlerinde savurganlığın önlenmesi ve verimliliğin artırılması açısından yararlı olur.  
Yararları tartışılamayacak kadar açık olan döner sermayeli işletmelerin kuruluşunda şu ölçütlerin dikkate alınması başlangıçta tasarlanan modelin gereğidir Döner  sermaye ile piyasa ve diğer kamu kuruluşlarına mal ve hizmet sunacak olan kamu hizmeti biriminde asıl hizmetin kullanmadığı sürekli yada mevsimlik bir kapasite fazlası olmalıdır. Bu artık kapasite ile üretilen mal ve hizmetler belli bir piyasa fiyatı ile kamu kesimine veya özel firmalara satılabilmelidir. Nihayet, döner sermaye faaliyeti birimin kuruluş amacını oluşturan kamu hizmetlerinin yürütülmesinde aksaklık yaratmamalıdır.   Zamanla döner sermaye uygulama amacından saptırılarak bir atıl kapasite kullanımı olmasa bile , küçük çaplı alış-veriş konuları, önemsiz devlet varlıklarının işletilmesi içinde bu yola gidilmiştir . Devlet hastanelerinde ilaç ve yiyecek giderlerinin bir bölümünün karşılanması, sağlık personeline belirli çalışma primleri sağlanması , müze ve benzeri yerlerde bakım ve onarım giderlerinin karşılaması gibi amaçlarla döner sermayeler kurulmuştur.   Her bir döner sermayeli kuruluşun kuruluş yasasında belirli nominal sermaye saptanır.
Bu sermayenin belli bölümü başlangıçta ilgili genel veya katma bütçeli kuruluşun bütçesine konulan ödenekten karşılanır veya kuruluşa belirli sabit sermaye tahsisi yapılır(bina, demirbaş vs. verilmesi gibi) nominal sermayenin artan kısmı ya genel ve katma bütçelere konan ödeneklerle yada döner sermaye karlarının sermayeye eklenmesi ile tamamlanır.   
Nominal sermaye yasada saptanan düzeye ulaştıktan sonra işletme karları   ilgili   genel veya katma bütçeye gelir    olarak yazılır . Bu ödemelerin aksaması üzerine, son yıllarda bütçe yasalarına zorlayıcı hükümler konmakta ve döner sermayelerin aylık gayri safi hasılatlarının yüzde 15’e kadar olan kısmını ve dönem sonu karlarını genel bütçeye peşin olarak gelir yazmak ve bunların tahsili için ödemeler almak üzere Maliye ve Gümrük Bakanlığına   yetki   verilmektedir.   Her döner sermaye için Maliye Bakanlığı bir sorumlu sayman atar. Bu sayman diğer gelir ve gider saymanları gibi Sayıştay’a yönetim dönemi hesabı vermekle yükümlüdür ; doğacak devlet zararından sorumludur. Ancak son yıllarda döner sermaye sayısının hızla artmasına karşın , bunları birbirleri ile uyumlu bir bütünlüğe kavuşturacak yasal düzenleme ve hesap sistemleri tek düzeliğe   ve işlerliğe kavuşturulamadığı için bu kuruluşlar üzerindeki mali denetim güvenle işletilememektedir. Bu yüzden küçümsenemeyecek boyutlara ulaşan kamu gelir ve giderleri genel mali yönetimin dışında kalmaktadır.   Bütün bu sakıncalarda dikkate alınarak döner sermayeli kuruluşların temel düzeni gözden geçirilmelidir. Genel ve katma bütçeli idareler eliyle gördürülmesinde sakınca bulunmayan hizmetleri yürütenler tasfiye edilmelidir.          
b- Katma Bütçeler: Türkiye’de katma bütçe uygulaması genel muhasebe    kanununda bütçenin genellik ilkesinin bir istinası olarak yer almıştır. Yasa katma bütçeleri , giderleri özel gelirleri ile karşılanan ve genel bütçe dışında yönetilen kuruluş bütçeleri olarak tanımlıyor (madde 115) . Katma bütçelerin açığı genel bütçelerin açığı , fazlası da geliri sayıldığı için bunların varlıkları genel bütçede görülmeyen bir dengesizlik yaratmaz . Başka bir ifade ile , yasa katma bütçelerin genel bütçe ile bütünleştirilmesi kuralını koymuş olduğu için , bu bütçelerin açıkları gizlemek için kullanılması kapısı kapanmıştır.   
Katma bütçeli kuruluşların hesapları ve işlemleri hakkında kendi özel kuruluş yasalarında yer alan hükümler uygulanır (G.M.K. madde 118). Böylece ekonomik faaliyetlerin gerektirdiği özel durumlarda , genel bütçenin katı kuralları dışına çıkmalarına olanak sağlamıştır. Özel yasalarda hüküm olmayan durumlarda G.M.K.(Genel Muhasebe Kanunu) geçerlidir. Bu kuruluşların bütçelerinde genel bütçeler gibi aynı süreç içinde hazırlanır. Her katma bütçeli kuruluşta Maliye Bakanlığına bağlı “ muhasebe müdürü ve bütçe dairesi başkanı” görev yapar ve bütçenin hazırlanmasında kuruluşa yardımcı olur.   Katma bütçeli kuruluşun bütçesi ilgili bakanın imzası ile incelemek üzere genel bütçenin tabi olduğu süre içinde, Maliye Bakanlığına gönderilir. Her katma bütçeli kuruluş için ayrı bir bütçe yasası hazırlanır. Genellikle birkaç maddeden oluşan bu yasada , kuruluşun özel konularında hükümler konur ve gelir gider   tahminlerine yer verilir.
Uygulamaya ilişkin konularda genel bütçe yasası hükümleri uygulanır, Maliye Bakanlığı katma bütçeli kuruluşların bütçelerini de genel bütçe tasarısı ile birlikte , Başbakanlığa ve bu yolla TBMM’ye sunar (G.M.K. madde 117).   Katma bütçeli kuruluşların gelirleri giderlerinden fazla olursa fark genel bütçeye aktarılır. Gelirlerin giderleri karşılamaması halinde ise , eksi fark hazine yardımı adı altında genel bütçeden katma bütçelere transfer yolu ile karşılanır.   Türkiye’de genel ve katma bütçeli kuruluşların döner sermayelerin ve kamu iktisadi teşebbüslerinin hukuksal yapısının yeniden gözden geçirilmesi ve katma bütçe uygulamasına son verilmesi gerekir. Katma bütçe uygulamasının hiç değilse daraltılması bunlardan öz kaynak   yaratma gücü olmayan, yaralananlara büyük ölçüde katkı sağlamayan ve yönetsel özerklik gerekçesi taşımayan idarelerin genel bütçe içinde kaynaştırılması , bir kısmının özelliklerine göre döner sermaye veya kamu iktisadi teşebbüsü haline getirilmeleri bütçe disiplini yönünden yararlı olacaktır.   
c-     Fon Uygulamaları: Fon belirli bir amacın gerçekleştirilmesi için ayrılmış olan ve gerektiğinde Bu amaç belirli mal veya hizmetlerin satın alınması belirli faaliyetler destekleyici kredilerin verilmesi olabilir. Fon uygulamalarının özelliği fondan çıkan nakitlerin genellikle belli bir süre sonra ve belirli koşullar altında kaynağa dönmeleridir. Verilen krediler , satın alınan mal ve hizmetler için kullanılan paralar bir süre sonra fona geri döner ve yeni kullanımlara hazır hale gelir . Nakit çıkışlarının geri dönüşü olmayan fonlarda vardır.   Bütçe uygulamalarında fon birbirinden   tamamıyla   farklı iki ayrı anlamda kullanılmaktadır. Bunlardan birincisi bütçede belirli bir ödenek ayırarak bunu çeşitli programlara   ve faaliyetlere dağıtımı yetkisini Maliye Bakanlığına veya Bakanlar Kuruluna bırakmaktadır. Fonda gösterilen ödeneği artırma konusunda da aynı merciler yetkili kılınabilir. Örneğin , bütçede “Yatırımları   Hızlandırma Fonu” adı ile bir fon kurup bu fonda gösterilen ödeneğin çeşitli yatırım projelerine dağıtılması konusunda Devlet Planlama Teşkilatı (D.P.T.) ve Maliye Bakanlığına yetki vermek son yıllarda sıkça görülen bir uygulamadır.     
Bütçe uygulamalarında İkinci fon anlayışı , bazı kamu harcamalarının bütçe kuralları dışında   gerçekleştirilmesini amaçlar , bazı kamu hizmetlerinin özellik gösteren nitelikleri nedeniyle bu harcamaların genel mali düzenleme ilkelerine ve yasalarla belirlenmiş yöntemlere uymaksızın özel kurallar içinde gerçekleştirilmesinde kamu yararı görülebilir. Bir kamu hizmetinin doğrudan doğruya veya harcamalara katılma ile yürütülmesini sağlamak için bütçeden belirli bir ödenek ayrılır (veya belirli gelirler tahsis edilir) ve kullanım için hazır bulundurulur. Ayrılan bu fon döner sermaye gibi kullanılır. Bazı durumlarda bütçeden ödenek ayrılması yerine, belirli bir amaca kullanmak üzere , bütçe dışı mali kaynaklar ayrılarak bunlar bir fon biçiminde kullanılabilir.     
Bütçe uygulamalarının genel kuralları dışında bir fon uygulamasına gerek duyulmasının çeşitli nedenleri vardır. Bunların başında bazı olağan dışı kamu hizmetlerinin gerektirdiği hızlı karar verme ve uygulama zorunluluğuna bütçe kurallarının uymaması gelir. Ülkenin bir afetle karşı karşıya kalması durumunda hızla sonuçlandırılması gereken kamu hizmetleri buna örnektir. Afetin zararlarını en aza indirebilme için bir takım hızla alınması ve bunun için harcamalar yapılması gerekebilir. Bu durumda bütçeden ödenek ayrılması için gerekli formalitelerin tamamlanması çok zaman alabilir; gecikme zararları büsbütün artırabilir.
Oysa harcama yöntemleri basitleştirilmiş bir afetler fonunun varlığı önlemlerin etkinliğini büyük ölçüde artırır. Bunun örneğini, 17 Ağustosta İzmit’te   meydana gelen depremde yaşadık , depremden sonra gerekli harcamalar hızlı bir şekilde Afet Fonundan   karşılanmıştı. Buda bize fonların iyi kullanıldığı zaman ne kadar gerekli olduğunu göstermektedir.     Fon uygulamasına gerek duyulmasının ikinci nedeni bütçenin yıllık olma ilkesinin koyduğu sınırı aşma amacından kaynaklanmaktadır. Genellikle fon uygulamasını konu alan faaliyetler ya   önceden tahmin edilemeyecek niteliktedir , yada faaliyet konuları birbirinden fazla bütçe dönemini kapsar. Bir programı desteklemek için kişilere kredi   verilmesi halinde bu kredilerin faiz ve anapara dönüşlerinin izlenmesi hesapların tutulması özellik gösterir. Bu programlara ayrılan paralar , ayrı bir hesaba alınarak bütçe hesaplarının dışında tutulur . Bu işlemin bütçe ile ilgisi yalnızca başlangıç aşamasında ödeneğin ayrılması ve ödenmesi , dönem sonunda da kapatılan hesaplarda çıkarılan sonuçlara göre artan paranın tekrar bütçeye dönüşümünün sağlanmasından ibarettir.   
B- Birlik İlkesi:                Bütün kamu kesimi üretici birimlerinin harcama ve gelirlerinin tek bir bütçe içinde toplanmasına birlik ilkesi denir. Bu ilkeye göre , bir ülkede kamu harcama ve gelirleri tek elden tahmin edilmekte planlanmakta ve dengelenmektedir . Bunun sonucu kamu kesiminin tek birim üretici birim olarak düşünülmesi ve kamu hizmetlerinin ülke çapında düzenlenmesidir.   Birlik kuralının gerekçesi genellik kuralı gerekçesine dayanır. Bir ülkedeki tüm kamu kesimi için tek bir bütçe düzenlenebilmesi için kamusal hizmetlerin toplumun tümünü ilgilendiren ve ülke çapında bölünmez nitelikte olması gerekir.     
BİRLİK İLKESİNİN TÜRKİYE UYGULAMASINDAKİ SAPMALARI 
Türkiye’de birlik kuralı bütün istisnalarla uygulanmaktadır. Merkezi   devlet    örgütünün    harcamaları    ile    genel bütçenin dengelenmesinin   yanında , birlik ilkesinden sapmalar gösterir. Bunlar; döner sermaye işletme bütçeleri, katma bütçeler , özerk bütçeler ve mahalli idare bütçeleridir.   
a-    Döner Sermayeli İşletme Bütçeleri: Döner sermayeli işletmeler bütçeleri , bütçenin temel ilkelerinden birlik ilkesinden de sapmalar gösterir. Çünkü döner sermaye ödeneği değişken giderler karşılığı verilir. Alınan bu ödeneğin işletilmesi sonucu elde edilen kar döner sermaye ödeneğini veren kuruluş bütçesine gelir yazılır. Anlaşılacağı gibi döner sermayeli işletmelerin kamu bütçesi ile ilişkisi başlangıçta verilen döner sermaye ödeneğinin gider , yıl sonu elde edilen karın gelir yazılması ile ilişkilidir . Bu nedende dolayı birlik ilkesinden sapma gösterir. Döner sermayeli kuruluşların bütçeleri ile ilgili geniş açıklama    Genellik İlkesinde yapılmıştır.   
b-    Katma Bütçeler: Bütçe birliği ilkesi uygulamada en çok katma bütçeler ile bozulmaktadır. Katma   bütçe , giderlerini kendi özel gelirlerle karşılanan ve genel bütçe dışında olduğundan   bütçe birliği ilkesinden sapma gösterir. Katma Bütçe’yle ilgili geniş açıklama Genellik İlkesin de yapılmıştır.   
c-     Özerk Bütçeler: Özerk bütçeler, Gerek genel bütçeden gerekse katma bütçelerden bağımsız olarak yapılan bütçelere denilmektedir. Bu bütçeler yapı ve prensip itibarı ile özel bütçelere yaklaşmaktadır.        Özerk bütçeler modern maliye görüşünün bütçede bir yansıması daha doğrusu gerçekleştirme amaçlarından birisidir. Devletin ekonomik ve sosyal fonksiyonlarının gelişmesiyle devlete bağlı çeşitli iktisadi işletmeler çoğalmıştır . Bu işletmeleri gerek genel bütçenin gerekse katma bütçenin sert ve katı uygulama usulleri dışında daha çok ticari usullerle yeni piyasa düzenine göre hareket etmek zorunluluğu ortaya çıkarmıştır. Böylece söz konusu   işletmelere genel bütçe veya katma bütçeler dışında özel bütçe prensiplerine göre özerk bütçe yapma imkanı sağlanmıştır.   
Özerk bütçelerin özellikleri şunlardır; Genel ve katma bütçelerden ayrı düzenlenirler. Parlamentonun onayına bağlı değildir. M.U.K. artırma , eksiltme ve sair masraf kanunlarındaki formalitelere bağlı değillerdir. Sayıştay’ın   denetimini gerektirmezler.  Özerk bütçeli kuruluşların iktisadi niteliği ağırlık kazandığından büyük çoğunluğunu Kamu İktisadi Teşebbüsleri (K.İ.T.)   meydana getirir.   
1- Kamu İktisadi Teşebbüsleri   (K.İ.T.) bütçeleri:
Kamu İktisadi   Teşebbüsleri (K.İ.T.) ,
İktisadi Devlet Teşekkülleri ve Kamu İktisadi Kuruluşlarından (K.İ.K.) oluşur.
İktisadi Devlet Teşekkülleri (İ.D.T.) sermayesinin yarısından fazlası genel ve katma bütçeli idarelere ait bulunan ve iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet gösteren girişimlerdir. Kamu İktisadi Teşebbüslerinin bütçelerini incelerken , teşebbüsler , müesseseler   ve iştirakler şeklinde dört gruptan oluşur.   
Teşebbüsler: İktisadi alanda faaliyet gösteren ve sermayesinin yarısından fazlası devlete ait olan kuruluşlardır. Özel hukuk hükümlerine tabi olup sorumlulukları sermayeleri ile   sınırlı olan bu teşekküller Mali ve idari özerkliğe sahiptirler.   
Müesseseler: Teşekküllerin işletmelerini birleştirerek meydana getirdikleri , sermayesinin tamamın devlete ait   olan teşekküle   bağlı ve tüzel kişiliğe sahip kuruluşlardır.    
d-    Mahalli İdare Bütçeleri: Bir ekonomide bütün kamu hizmetlerinin Yalnızca merkezi bir örgüt tarafından   gerçekleştirilemediğini biliriz . Türkiye’de de il, belediye ve köy halkının bölgesel ihtiyaçlarını karşılayan ve genel karar organları seçmenler tarafından   seçilen   kamu tüzel kişilerine Yerel Yönetim adı verilmektedir. Bu tanıma göre il düzeyinde ortak gereksinimleri   karşılayan idarelere il özel idaresi , belediye halkının ortak hizmetlerini karşılayan kamu tüzel kişilerine belediye , köy çapında kamu hizmetlerini üstlenen kamu idarelerine köy adı verilmektedir.   İl özel idaresi , belediye ve köy bütçeleri mahalli idare bütçelerini oluşturmaktadır .
Buna göre;   İl Özel İdaresi: İl özel idaresinin karar organları Vali , İl Genel Meclisi ve İl Daimi Encümenidir. İl özel idare bütçesi aynı zamanda merkezi örgütün bir temsilcisi olan valiler tarafından hazırlanır . Bu yönüyle , il özel idareleri bütçeleri daha başlangıçta bir mali vesayet altına sokulmaktadır. Vali tarafından hazırlanan bütçe , il özel idaresinin hükümeti niteliğindeki , il daimi encümeninde daha sonrada parlamento niteliğindeki il genel meclisinde görüşülerek kabul edilir. Kabul edilen bu bütçe içişleri bakanlığına gönderilir. İçişleri bakanlığında , Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü Başkanlığında kurulan ve Milli Eğitim , Sağlık ,Bayındırlık ve Tarım Bakanlığı Temsilcilerinden oluşan Bir komisyon aracılığı ile incelendikten sonra Bakanlar Kurulunda karara bağlanır ve Cumhurbaşkanı’nın onayı ile yürürlüğe girer.  
Belediye Bütçeleri: İl , ilçe ve büyük köy çapında ortak ihtiyaçları gören belediyeler, Türkiye’de en önemli yerel idare türüdür. Belediyeler genel karar organları belediye başkanı , belediye meclisi ve belediye encümenidir. Belediye bütçesi , Belediye başkanı tarafından hazırlanır. Encümen ve belediye meclisinde görüşülüp kabul edildikten sonra idari vesayet gereği mahalli en büyük mülkiye memuru tarafından onaylanarak yürürlüğe girer.   
Köy Bütçeleri:Tütkiye’de köylerin karar organları muhtar, köy derneği ve ihtiyar meclisidir. Muhtar yürütme görevini köy derneği ve ihtiyar meclisi danışma ve karar organı olmak görevini üstlenmiştir. Köy bütçesi muhtar başkanlığındaki ihtiyar heyetince hazırlanır görüşülür ve onanmak üzere köyün bağlı bulunduğu ilçe yada ildeki mülkiye memuruna gönderilir onaydan sonra yürürlüğe girer.   C- Açıklık Prensibi: Bu prensip tahminlerinin bütçenin hazırlaması anında öngörülebildiği nisbette gerçek iktisadi ve mali şartlara göre bütçe giderlerinin ve tahmin edilen gelirlerin mahiyeti kökeni ve maksadı doğru ve kesin suretle anlaşılabilmalidir.   
D- Doğruluk Prensibi: Bu prensip tahminlerinin , bütçenin hazırlanması anında   öngörülebildiği nisbette gerçek iktisadi ve mali şartlara göre bütçe rakamları ne kötüser nede iyimser , fakat gerçeklere uygun surette tahmin edilmelidir.   
E-    Önceden İzin Prensibi:   Bütçe tasarısının ait olduğu mali yıl yani öngörülen harcamaların yapılacağı ve gelirlerin tahsil edilecegi devre , başlamazdan önce bütçe tanzim ve kabul edilmiş olması lazımdır.   
F-    Tahsis Prensibi: Gelirlerin giderlere tahsis yöntemiylede buradaki tahsis prensibini birbirine karıştırmamak icap eder. Bu prensibe göre söz konusu olan gelirlerin giderlere giderlerin kalitatif , kantitatif ve zaman bakımından tahsisidir.   
Kalitatif Tahsis Prensibi: Bütçede muayyen maksatlar için ayrılan mablağların ancak bu maksatlar için kullanılması icap eder.   
Kantitatif Tahsis Prensibi: Bu prensibe göre masrafların ancak bütçede yeter derecede ödenek olduğu taktirde tahhüt , emri ve tediyesi mümkün olacaktır. O halde gerek bütçede gerek görülmeyen harcamalarda gerekse bütçe ödeneginde fazla harcamalarda bulunmakta yasaktır.   Zaman Tahsis Prensibi: Bütçede öngörülen harcamaların ancak bütçe hangi devre için düzenlenmişse o devrede tahhüt emir ve tediyesi gerektirmektedir.   
G-   Alenilik Prensibi: Bütçe tasarısıyla bütçenin icra murakabesine ait vesikaların muntazaman ve gerçek mali durum hakkında hüküm vermeye uygun bir surette yayınlanması lazımdır.   
H-Bütçenin Denkliği Prensibi: Bütçe denkliğinin bütçe kavramı ve bütçe müessesesinin bizzat kendisinde mevcut olduğunu ileri sürerek bütçede mevcut gelir ve giderlerin mutlak olarak eşit olmasını öneren prensiptir.   
I- Bütçenin yıllık olması prensibi:   Söz konusu prensip bütçe ile verilen izinlerin bir süre ile kısıtlanmasını ve genel olarakta bu iznin bir yıl olmasını ifade eder.   
J- Tasarruf Prensibi: Tasarruf prensibi bütçede lüks ve israfı önleyerek belli bir para ile mümkün olan ve yüksek ortak faydayı sağlamak demektir.
Mevzuatın Tamamı: http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5018.pdf
Ak Blog SEO - Google SEO Eğitimleri Dokümanları
Konu hakkında sormak istediklerinizi yazabilirsiniz.
AK Blog SEO

Read. Think. Exercise (Oku. Düşün. Uygula.)

SEO | SEO | Hukuk | İngilizce Kursu |
Siz hayal edin. Biz Hayata geçirelim.
Akblog.NET
Whatsapp İletişim Formu×
Bilgileriniz
İstek Bilgileriniz
iletişime geç

Merhaba!

Webekle@gmail.com adresine e-posta gönderin veya aşağıdaki temsilcilerimizden biriyle WhatsApp ile iletişime geçin.

Yönetim Ekibi Yönetici ile iletişim geçin.
+905050251428
Destek Ekibi Eva ile iletişime geçin.
+905050251428
Doğrudan arayabilirsiniz +905050251428
Destek Saatleri 09:30 - 17:30
Merhaba! Nasıl Yardımcı Olabiliriz?
×
Nasıl Yardımcı olabilirim?