MWN9LGx8LGF4NWZcMqR5NWVdLTcsynIkynwbzD1c

İngilizce'de En Çok Kullanılan 500 Kelime

İngilizce'de En Çok Kullanılan 500 Kelime, İngilizce Fiil, ingilizce fiille…

Ak Blog SEO
4349759590016280108

İngilizce'de En Çok Kullanılan 500 Kelime

8 Ağustos 2015 Cumartesi
İngilizce'de En Çok Kullanılan 500 Kelime



İngilizce'de En Çok Kullanılan 500 Kelime sayısı sırasıyla alfabetik olarak dizilmiştir.
Yararlı olması dileğiyle.












İngilizce'de En Çok Kullanılan 500 Kelime
Belezza.Net
1
able: s. yapabilen, muktedir, gücü yeten, yetenekli, beceri gerektiren, ebilen
2
about: zf. etrafına, aksi yöne, takriben, yaklaşık, hemen hemen, aşağı yukarı ed. hakkında, etrafında, dair, konusunda, orada burada, üstünde, ilgili
3
above: s. yukarıdaki, sözü geçen zf. yukarıda, cennette, daha çok, önce ed. üstünde, üzerinde, üzerine, yüksek, üstün, öte
4
according to: göre
5
across: zf. karşıdan karşıya, çapraz, karşıya, genişliğinde ed. karşısında, içinden, ortasından, üstünden; öbür tarafında
6
after: zf. sonra, daha sonra, ardından, arkasından ed. sonra, arkasından, den sonra, izleyen, ardından, peşinden; göre bğ. dikten sonra
7
afternoon: i. öğleden sonra
8
afterwards: zf. sonra, ondan sonra, sonradan, daha sonra
9
again: zf. tekrar, yine, gene, yeniden, bir daha, ayrıca, üstelik
10
against: ed. karşı, aykırı, aleyhinde, dayalı, karşısında zf. ters olarak, aleyhte, karşı
11
ago: s. önce, evvel
12
ahead: zf. ilerde, önde, önceden s. ilerde, önde, başta, ileri
13
all: i. herkes, her şey, hepsi s. bütün, tüm, hep, her, saf, katışıksız, özbeöz zf. alayı, hepsi, tamamen, bütünüyle, hep, büsbütün
14
all right: ünl. fena değil, peki, olur, tamam
15
almost: zf. yaklaşık olarak, hemen hemen, neredeyse, az kalsın, az daha, adeta
16
alone: s. yalnız, tek başına, kimsesiz zf. yalnız başına, yalnız, tek başına, bir başına
17
along: zf. boyunca, süresince; yanısıra, beraberine, yanına; ileriye, ileri ed. boyunca
18
already: zf. zaten, çoktan; şimdiden, önceden; bile
19
also: zf. de, da, dahi, hem, hem de, ayrıca, üstelik, keza
20
although: bğ. karşın, ise de, rağmen, olduğu halde, gerçi
21
altogether: zf. tamamen, bütün bütün, büsbütün, hepten, baştan sona, genelde
22
always: zf. her zaman, daima, hep, defalarca, tekrar tekrar, boyuna
23
among: ed. arasına, arasında, içinde
24
and: bğ. ve, ile, de
25
any: s. hiç, hiçbir; biraz, daha, her, herhangi zf. hiç, daha, biraz zm. her ne, herhangi biri, biri
26
anybody: i. kimse, hiç kimse, herhangi biri, kim olsa
27
anyone: zm. kimse, hiç kimse, herhangi biri, kim olsa
28
anything: i. bir şey, hiçbir şey, herhangi bir şey, ne olsa, her şey
29
anyway: zf. her halükârda, nasıl olsa, zaten, neyse
30
anywhere: zf. herhangi bir yere, bir yere, hiçbir yerde
31
april: [April] i. nisan
32
around: zf. etrafına, etrafında, etrafta, çevrede, bu civarda; arada burada, oraya buraya ed. etrafına, çevresine, etrafında, çevresinde, sularında; aşağı yukarı
33
as: zf. kadar, olarak, gibi, iken i. gibi bğ. ki; madem; olduğu gibi, diği gibi, iken, irken; karşın, rağmen; mademki
34
at: i. asker [brit.], savaşçı [brit.], eyt ed. de, da, ye, ya, e, a
35
august: i. Ağustos s. muhterem, aziz, saygıdeğer, muhteşem
36
away: i. deplasman maçı zf. uzakta, uzağa, uzak, durmadan, yok, bir yana, devamlı s. deplasmanda, rakip sahada
37
bad: i. kötü; zarar, yıkım, perişanlık, şanssızlık s. kötü, fena; kokuşmuş, terbiyesiz, küfürlü; berbat, rahatsız, sahte, sert; bozuk, çürük, kokmuş, kem
38
bank: f. parasal işlerini yapmak, para sürmek, para yatırmak, set çekmek; önlemek; uçağı yan yatırarak döndürmek i. banka; tuş arası [müz.]; uçağın bir yana yatması; silindir arası (motor); yokuş, kıyı, banko, sahil, yığın, küme, set
39
bar: f. sürgülemek, hapsetmek, parmaklıkla çevirmek, parmaklık takmak; önünü kesmek, engellemek, menetmek, yasaklamak; katmamak, saymamak, hoşlanmamak; çizgi yapmak i. demir çubuk, parmaklık; avukatlar, avukatlık; sürgü, bariyer, engel; kalıp; ışın, bar, meyhane, baro; yargı, levrek, çizgi ed. hariç, den başka, saymazsak
40
beautiful: s. güzel, hoş, biçimli, tatlı, harika, nefis
41
because: bğ. çünkü, yüzünden, dolayı, diği için
42
bed: f. yatırmak, yatacak yer sağlamak, yatak yapmak; yerleşmek, kalmak; dikmek (bitki) i. yatak, yatacak yer, tarh, tabaka, nehir yatağı; mezar, çiçeklik, temel, zemin, katman
43
before: zf. önce, karşı, önceki, önde, önden bğ. önce, den önce, mek yerine, mektense, zira ed. önünde, huzurunda, karşısında, önüne, önde, önce, evvel, ilerisinde
44
behind: i. popo, kıç (Argo), peş (Argo) zf. arkada, arkadan, geride, arkaya, geriye, geri, geç, gizlenmiş, saklı ed. arkasında, gerisinde, ardındaki, arkasından, ardından, peşinde
45
below: zf. aşağı, aşağıda, altta, alt katta, yeryüzünde, düşük rütbede, altında, cehennemde ed. aşağı, altında, altta
46
beside: ed. yanına, yanında, dışında, başka, kıyasla, nazaran, nispeten
47
besides: zf. ayrıca, bundan başka, üstelik, bir de, hem de, zaten ed. başkaca, dışında
48
best: f. yenmek, geçmek, alt etmek s. en iyi, birinci sınıf zf. en iyi şekilde, en çok, en
49
better: f. daha iyi yapmak; düzeltmek, iyileştirmek, geliştirmek; geçmek i. daha iyisi, üstün kimse s. daha iyi, daha güzel
50
between: zf. arada, ortasında, araya, arasına, ortada, ortaya ed. arasında, aralarında
51
beyond: i. öbür dünya, ahiret zf. aşırı, ötesinde, öte ed. ötesine, ötesinde, öteye, ötede, den öte, ötesi; ayrıca, haricinde, götürmez
52
big: zf. büyük, çok, fazla, övünerek, yüce gönüllükle s. büyük, kocaman, iri kıyım, iri, çok, iri yarı, önemli, yüce, kapı gibi (Argo)
53
black: f. siyaha boyamak, siyahlatmak, karartmak i. siyah; zenci; siyah giysi, siyah boya; is s. kara, siyah; zenci; pis; koyu; kötü, uğursuz, kızgın, karalayıcı; morarmış, kasvetli,
54
blue: f. mavi yapmak, maviye boyamak; har vurup harman savurmak; çarçur etmek i. mavi; muhafazakâr partili s. mavi; çürümüş, morarmış; hüzünlü, keyifsiz, canı sıkkın, morali bozuk, açık saçık, müstehcen
55
body: i. karoser, vücut, gövde, beden, ceset, cisim; hacim; büyük kısım; birlik, grup, kuruluş, kütle
56
both: s. ikisi de, her ikisi de
57
boy: i. oğlan, erkek (genç), delikanlı, erkek çocuk, oğul, erkek hizmetli
58
bread: f. pane etmek i. ekmek, mangır; geçim, para,
59
Breakfast: i. kahvaltı
60
brother: ünl. vay be, vay canına i. erkek kardeş, kardeş, birader, arkadaş, dost, tarikat üyesi
61
bus: f. otobüsle taşımak
62
business: i. faaliyet, iş, görev, alım satım, ticaret, ticarethane, firma, işyeri, konu, mesele
63
busy: s. meşgul, yoğun, faal, işlek
64
but: i. itiraz, karşı çıkma zf. sadece, yalnızca, hiç olmazsa, yani bğ. fakat, ama, ancak, halbuki, oysa, başka, hariç, ki
65
by: zf. yakın, geçişli biçimde, geçecek biçimde, bir kenara ed. yanında, kenarında, başında, yakınında, yanından, yakınından, yoluyla, yolundan, tarafından, kadar (süre), vasıtasıyla, ile, göre ök. yan, ikincil, ikinci derecede, tâli, ek, takma
66
cab: f. taksi ile gitmek i. taksi, kiralık araba, aracı kullanan kişinin yeri
67
call: f. çağırmak, bağırmak, seslenmek, aramak (telefon); telefon etmek, telefonda konuşmak; davet etmek, çağrıda bulunmak; dava açmak; adlandırmak, lakap takmak; demek, söylemek, farzetmek, ziyaret etmek, uyandırmak i. ses, çağırma, seslenme, çağrı, ötüş; ihtiyaç; ziyaret etme, davet, ziyaret, telefonda konuşma
68
car: i. araba, otomobil; vagon, kabin, yolcu bölümü (balon veya zeplin)
69
card: f. kart koymak, kart açmak; fişlemek; kartlara yapıştırmak; taramak (yün vs.) i. kart, kartpostal; oyun kâğıdı, iskambil kâğıdı; tebrik kartı; kartvizit, program; esprili kimse; belge; tarak (dokuma)
70
cheap: s. ucuz, değersiz, bayağı, kalitesiz, aciz, zahmetsiz, uğraşsız zf. ucuza
71
child: i. çocuk, küçük, velet, evlat, ürün
72
cigarette: i. sigara
73
cinema: i. sinema
74
city: i. kent, şehir halkı, büyük kasaba, şehir s. kent
75
class: f. sınıflandırmak, saymak, kategorize etmek i. class, sınıf, derslik, grup; mevki, zümre, cins, bölüm, tür, çeşit, kalite; dershane, ders, kur, kurs, öğrenciler (aynı yıl mezun olan); mükemmellik, üstünlük, klas olma
76
coffee: i. kahve, kahverengi
77
cold: i. soğuk, soğukluk; nezle; soğukalgınlığı s. soğuk, üşümüş, donuk; sakin, soğukkanlı; sıkıcı; duygusuz; yapmacık; baygın; kaçınılmaz, kesin olarak
78
crazy: s. çıldırmış, çılgın, deli, mecnun; derme çatma; salak, aptalca; karmaşık
79
dad: i. baba, babacığım
80
dangerous: s. tehlikeli, riskli
81
dark: i. karanlık; akşam; koyu renk; belirsizlik, bilgisizlik; gölge s. karanlık, ışıksız; kara, koyu, loş; esrarlı, gizli; kötü; korkutucu; bulanık; üzüntülü, kasvetli, asık suratlı
82
date: f. tarih atmak, zamanını belirlemek; çıkmak (Argo), flört etmek, buluşmak; eskiden kalmak, eski bir tarihten geliyor olmak, eskimek; bayatlamak i. tarih, zaman, dönem, vade; randevu, buluşma, flört; hurma
83
daughter: i. kız, kız evlât; bağ, ilişki
84
day: i. gün, gündüz; dönem, zaman
85
december: i. Aralık
86
delicious: s. lezzetli, nefis; hoş
87
different: s. farklı, başka, değişik; diğer; çeşitli,
88
difficult: s. zor, güç, çetin; çatal, belâlı; inatçı; geçimsiz; huysuz, müşkülpesent, titiz; zor beğenen
89
dinner: i. akşam yemeği, yemek; ziyafet
90
dirty: f. kirletmek, pisletmek, lekelemek, kirlenmek, pislenmek; bulaştırmak s. pis, kirli; açık saçık, rezil, aşağılık, iğrenç, ahlaksız, edepsiz, terbiyesiz, müstehcen; muzur, bozuk; fırtınalı
91
doctor: f. tedavi etmek, hadım etmek, doktorluk yapmak; onarmak; yamamak; sulandırmak; üzerinde oynama yapmak, değiştirmek i. doktor, hekim; ileri gelen; gemi aşçısı; yapay balıkçı sineği
92
double: f. iki misli yapmak, iki yle çarpmak, ikiye katlamak, katlamak, dublörlüğünü yapmak; iki rolü birden oynamak; bükmek; iki katına çıkmak; katlanmak; eğilmek; yumruğunu sıkmak; ikili oynamak; iki enstrüman çalmak; koşar adım gitmek; ikinci işte çalışmak i. iki kat; çift, kopya, benzer, duble, ikili bahis, dublör; koşar adım s. çift; iki kat; ikili; çifte, iki kişilik, duble; iki yüzlü; iki anlamlı
93
down: f. devirmek, yere sermek; yenmek; indirmek (uçak); mideye indirmek i. kuştüyü, tüy, ayva tüyü; hav; tepe; kumul; şansın ters dönmesi; bunalım, depresyon; nefret; garez; bağlanma s. aşağıya doğru, düşen; neşesiz, keyifsiz, morali bozuk; şehir merkezine giden; çarşı doğrultusunda olan; londra'ya giden
94
each: s. her, her bir zm. her biri, tanesi
95
early: s. erken, başlangıç, ilk, eski, çabuk, acele zf. erken, çabuk, erkenden, ilk olarak, evvel, önce, zamanından önce
96
easy: s. basit, kolay, zahmetsiz, rahat, dertsiz, huzurlu, zevkli, uysal, serbest, doğal
97
else: zf. başka, ayrıca, ilaveten, başka türlü, başka zaman, yoksa, aksi halde
98
empty: f. boşaltmak, dökmek, içini çıkarmak, tahliye etmek, boşalmak, içini boşaltmak, dökülmek i. boş kap, boşalma s. boş, yoksun, aç, boşuna, içeriksiz, önemsiz, anlamsız
99
enough: s. yeterli, kâfi, yeter zf. yeterince, yeteri kadar ünl. yeter, bıktım
100
even: f. düzlemek, düzleştirmek, eşit olarak bölüştürmek, düzleşmek, düz olmak s. düz, çift, eşit, tam, başabaş, fit olmuş, düzenli, dengeli, sakin, çift (sayı) zf. bile, dahi, hatta, üstelik, tam
101
evening: i. akşam, suare, son evreler, son bölüm
102
ever: zf. her zaman, hep, daima, gitgide, giderek, asla, hiç, olabildiğince
103
every: s. her, bütün, her bir, her türlü
104
exactly: zf. tamı tamına, aynen, tamamen, tam olarak, kesin olarak, tam, tamam, titizlikle ünl. doğru, kesinlikle, aynen, çok doğru
105
except: f. hariç tutmak, dışında tutmak, ayırmak, karşı çıkmak, itiraz etmek ed. haricinde bğ. yoksa, haricinde, olmazsa, başka
106
expensive: s. pahalı, masraflı, pahalıya mal olan
107
extra: i. ekstra şey, ek, ilave, ek iş, ekstra masraf, ilave (gazete), zam, figüran s. ekstra, ek, fazla, üstün, olağanüstü, ilave edilen, ilave zf. ekstra olarak, ayrıca, ilaveten, fazladan
108
family: i. aile, ev halkı, sülale, soy, familya, küme s. aileye ait, aile, ailevi
109
far: s. uzak, ırak, öbür, öteki, mesafe katetmiş zf. uzak, uzağa, uzakta
110
fast: f. oruç tutmak i. oruç, oruç süresi s. çabuk, hızla, hızlı, rengi atmaz, solmaz, su gibi, süratli, seri, ileri (saat), eli çabuk, tez canlı, uçarı, dayanıklı, sağlam, değişmez, sabit, sıkı, ayrılmaz
111
father: f. yapmak (çocuk), yaratmak, icat etmek, babası olmak, üzerine atmak, yüklemek i. allah, tanrı i. baba, papaz, peder, yaratıcı, kurucu, ata
112
february: i. şubat
113
few: i. az miktar s. az, kıt, azıcık
114
file: f. dosyalamak, kayda geçirmek, sıra ile yürümek, eğelemek, törpülemek, pürüzlerini gidermek i. dosya, klasör, sıra, eğe, törpü
115
film: f. filme çekmek, ince bir tabaka ile kaplamak, kaplamak (zar vb.), film çekmek i. ince tabaka, zar, film, lif, ölünün gözündeki donukluk
116
final: i. final, final karşılaşması, final sınavı, son baskı (gazete) s. son, en son, sonuncu, final, nihai, kesin, kusursuz
117
fine: f. berraklaştırmak, arıtmak, açılmak, berraklaşmak, para cezası vermek i. ceza, para cezası s. güzel, hoş, ince, narin, hassas, nefis, mükemmel, saf, iyi, uygun
118
first: i. başlangıç, birincilik, birinci gelen şey s. ilk, birinci, baş, başta gelen, önde gelen zf. ilk olarak, başta, ilkönce, ilk kez, önce, öncelikle
119
floor: f. döşemek, yere yıkmak, yenmek, şaşırtmak, afallatmak, tam gaz vermek, köklemek i. zemin, taban, döşeme, pist, düzlük, kat
120
food: i. yiyecek, yiyecekler, yemek, gıda, besin, yem
121
for: ed. için, göre, amacıyla, doğru, uygun, yönünde, yarayan, karşı, dolayı, sebebiyle bğ. dolayı, nedeniyle, çünkü, zira
122
foreign: s. yabancı, dış
123
forward: f. sevketmek, göndermek, yollamak, yeni adrese yollamak, ilerletmek i. forvet, ileride yer alan kimse s. ileri, ileriye doğru, ilerideki, ön, öndeki, turfanda, erken gelişmiş, büyümüş de küçülmüş, ilerlemiş, fazla ileriye giden, cüretli, hazır, istekli, vadeli, ileriye yönelik
124
friday: i. cuma
125
friend: i. arkadaş, dost, tanıdık, ahbap, yardımcı, destek
126
full: f. yıkayıp çektirmek, yıkayıp büzmek i. doluluk, dolu şey, son had s. dolu, tam, tok, etine dolgun, balıketi, bol, geniş, meşgul, öz, elinden gelenin en iyisi, son
127
fun: i. eğlence, şaka, eğlenme, alay
128
funny: s. gülünecek, eğlenceli, zevkli, komik, gülünç, eğlendirici, tuhaf, garip, şüpheli, karanlık, sakat
129
game: f. kumar oynamak i. oyun, maç, eğlenme, şaka, dolap, meslek, av hayvanı, av eti s. cesur, yiğit, hevesli, hazır, sakat, topal, aksak
130
gas: f. gaz vermek, benzin almak, atıp tutmak, övünmek, saçmalamak i. gaz, havagazı, benzin, grizu, gaz pedalı, boş lâf, övünme, atıp tutma, hava civa, matrak şey, eğlenceli şey
131
general: i. general, genel ilkeler, orgeneral, komutan, tarikat lideri s. genel, yaygın, tahmini, baş, umumi, şef
132
gentleman: i. centilmen, bey, beyefendi, bay, kibar kimse, soylu erkek, hazır yiyici adam
133
girl: i. kız, kız arkadaş, sevgili, hizmetçi kız
134
god: [God] i. ilah, put
135
good: i. hayır s. iyi, güzel, hayırlı, yararlı, sağlığa yararlı, dolu dolu, çok, uslu, sağlam, emin ünl. peki
136
government: i. hükümet, devlet, idare, yönetim, rejim, yönetim biçimi, siyasal bilgiler, siyaset bilimi, yönetme [dilb.]
137
great: s. büyük, önemli, ulu, muazzam, ünlü, hevesli, iyi, çok iyi, mükemmel ünl. harika ök. büyük
138
green: f. yeşillendirmek, yeşile boyamak, yeşermek, yeşile boyanmak i. yeşil, çimenlik, yeşil alan, yeşillik, golf sahası, gençlik, zindelik, para s. yeşil, taze, ham, yeni, genç, toy, acemi, rengi atmış, hasta görünen
139
grey: f. kırlaşmak, ağarmak, beyazlamak i. gri, külrengi, kurşuni renk s. gri, külrengi, kırlaşmış, kır, boz, sıkıntılı, kapalı
140
half: i. yarım, buçuk, yarı, devre, yarı saha s. yarım, yarı, buçuk zf. yarı, yarı yarıya, hemen hemen, neredeyse
141
hand: f. vermek, uzatmak, yardım etmek i. el, parti, yardım, pay, parmak, ustalık, yetenek, usta, kurt, ibre, akrep, yelkovan, taraf, demet, salkım, hevenk, alkış, evlilik sözü s. el
142
handbag: i. el çantası, çanta
143
happy: s. mutlu, mesut, sevinçli, kutlu, memnun, iyi, sevindirici, çakırkeyif snk. uyuşuk, sersem, delisi, şaşkın, heyecanlı
144
hard: s. nasırlı, sert, katı, ağır, çetin, zor, sağlam, dayanıklı, güç, şiddetli, ekşi, ekşimiş, sıkı i. sert penis zf. zorla, sıkı, sert, aşırı, yakın, yanında
145
healthy: s. sağlıklı, sağlığa yarar, sağlığa yararlı, kuvvetli, yararlı, sağlam, büyük, önemli, demir gibi
146
heart: i. kâlp, yürek, gönül, can, vicdan, cesaret, orta kısım, göbek, kupa
147
help: f. yardım etmek, yardımcı olmak, yararı olmak, imdadına yetişmek, kurtarmak, elinde olmak, başa çıkmak i. yardım, çare, çözüm, imdat, yardımcı, hizmetçi, muavin ünl. yardım edin
148
here: zf. burada, işte, burda, buraya ünl. işte
149
high: i. yüksek yer, yüksek basınçlı bölge, büyük vites, rekor, zirve, uçma, lise s. yüksek, yukarı, uyuşturucu almış, üst, büyük, şiddetli, aşırı, önemli, soylu, yüce, ileri, üstün, neşeli, sarhoş, uçmuş, esrarın etkisinde zf. yüksekte, yükseğe, lüks içinde
150
holiday: f. tatile çıkmak, tatil yapmak i. tatil, bayram, izin, yortu, dini bayram s. bayramlık, bayram, tatil
151
home: f. yuvasına dönmek, yurda dönmek (kuş), sinyâllere göre yönelmek, hedeflemek i. ev, yuva, aile ocağı, yurt, vatan, bakımevi, kale, hedef (bomba), kendi sahası s. evde yapılan, evdeki, eve ait, vatana ait, hedefe ait, kendi sahasında olan
152
hospital: i. hastane, bakımevi, darülaceze, tamirhane
153
hot: f. ısıtmak, ısınmak zf. kızgın, öfkeyle, şiddetle, ateşli olarak s. sıcak, acı, acılı, seksi, ateşli, şehvetli, şiddetli, sert, kızgın, heyecanlı, taze, yeni, rahatsız edici, iletken, radyoaktif, çalıntı, baharatlı
154
hotel: i. otel
155
hour: i. saat, zaman, vakit
156
house: f. ev sağlamak, eve yerleştirmek, barındırmak, evde oturmak i. ev, konut, mesken, ev halkı, yurt, sinema salonu, gösteri, meclis, şirket, hane
157
how: zf. nasıl, ne durumda, nereden, ne, ne kadar i. yapma yöntemi, yöntem
158
however: zf. her nasılsa, her halükârda, nasıl olursa olsun, nasıl oldu da bğ. ama, ancak, halbuki, her ne şekilde, oysa
159
hungry: s. aç, acıkmış, karnı aç
160
husband: i. koca, eş, idare etmek, idareli kullanmak, efendi
161
idea: i. fikir, düşünce, görüş, kanı, amaç, plan, niyet
162
if: i. şüphe, belirsizlik, şart bğ. eğer, ise, se, sa, fakat, ama, keşke
163
important: s. önemli, mühim, nüfuzlu, okkalı, sözü geçer, saygın, ciddi, kendini beğenmiş, kibirli
164
in: s. içeride, moda, evde, yerinde, iç, gelmiş olan, tutulan, iktidarda olan zf. içinde ed. de, da, içinde, içine, halinde, olarak, içeriye, içeri
165
incredible: s. inanılmaz, akıl almaz, şaşırtıcı, olağanüstü
166
information: i. bilgi, haber, istihbarat, danışma, enformasyon, bilgi edinme, bildirme, iddia, malumat, şikâyet
167
inside: i. iç, iç taraf, karın s. iç, içteki, dahili zf. içeride, içeriye
168
instead of: yerine
169
interesting: s. ilginç, ilgi çekici, enteresan
170
international: s. uluslararası, milletlerarası
171
into: ed. içine, içeriye, haline, e, ye
172
it: zm. şahsiyet, çekicilik, cazibe, ilişki, ebe, önemli kimse, o, onu, ona i. cinsel ilişki
173
january: i. ocak
174
job: f. iş yapmak, ufak tefek işler yapmak, komişyonculuk yapmak, kiraya vermek, kiralamak, zimmetine geçirmek, görevi kötüye kullanmak, işe yerleştirmek i. Yyüp peygamber, Eyüp peygamber i. tip, meslek, estetik ameliyat, iş, suç, kârlı iş, alet, görev
175
joke: f. şaka yapmak, espri yapmak, muziplik yapmak, fıkra anlatmak i. fıkra, şaka, muziplik, komiklik, alay konusu
176
july: i. temmuz
177
june: i. Haziran
178
just: s. adil, haklı, insaflı, yerinde, tam, doğru, dürüst, iyi, makul, mantıklı, net, berrak zf. şimdi, az önce, sade, henüz, tam, az kalsın, kıl payı, yalnızca, yalnız, sadece, yine de, tek kelimeyle, tam anlamıyla
179
key: f. kilitlemek, girmek [bilg.], akort etmek, uydurmak i. anahtar, tuş, kilit nokta, perde, çözüm, rumuz, elektrik düğmesi s. kilit, ana
180
kind: i. çeşit, tür, cins, nitelik, aynı şekil, aşai rabbani ayinindeki ekmek veya su s. iyi, yardımsever, iyiliksever, müşfik, nazik, iyi kâlpli, hoş, yumuşak başlı
181
kitchen: s. mutfak
182
lady: i. leydi, hanımefendi, bayan, eş, hanım s. kadın
183
large: s. geniş, büyük, iri
184
late: s. geç, gecikmiş, geç kalan, son, son zamanlarda olan, geçen, eski, rahmetli
185
least: i. en az derece, en az miktar s. en küçük, asgari, en ufak, en az zf. en az derece
186
less: bğ. daha az. i. eksik miktar, daha az şey, daha küçük şey s. daha az, daha küçük, içermeyen, eksik
187
life: i. hayat, can, yaşam, ömür, canlı, canlılık
188
light: f. yakmak, aydınlatmak, ışık saçmak, neşelendirmek, ışık tutmak, yanmak, aydınlanmak, ışımak, inmek, rastlamak, denk gelmek, konmak i. aydınlık, ışık, lâmba, deniz feneri, ışıltı, nur s. açık, hafif, yumuşak, tasasız, umursamaz, fingirdek
189
list: f. listeye yazmak, listelemek, kaydetmek, yana yatmak i. liste, kumaş kenarı, geminin yan yatması, cetvel
190
little: i. az miktar, ufak şey, az zaman s. küçük, ufak, az, dar görüşlü, bayağı, adi zf. azıcık, hemen hemen hiç
191
long: f. arzu etmek, özlemini çekmek, gözlemek, hasret kalmak, hasret olmak, özlemek, susamak, istemek, can atmak i. uzun zaman, uzun süre, uzunluk, uzun ses s. uzun, uzun vadeli, büyük
192
lot: f. taksim etmek, bölüştürmek, kura ile paylaştırmak i. kısmet, kader, nasip, arsa, hisse, çok, bir sürü
193
luck: i. şans, tâlih, baht
194
lunch: f. öğle yemeği yemek i. öğle yemeği
195
mail: f. postalamak, postaya vermek i. posta, zırh, örgü zırh
196
main: i. ana boru, deniz, okyanus, zor, kuvvet, horoz dövüşü s. ana, asıl, esas, başlıca, belli başlı
197
man: f. adam atamak, adam yerleştirmek i. adam, beyaz adam, erkek, insan, uşak, er, işçi, oyun taşı
198
manager: i. idareci, müdür, yönetici, işletmeci, menejer, yönetmen
199
many: i. birçoğu s. çok, bir hayli, bir yığın zf. çok
200
march: f. yürüyüş yaptırmak, uygun adım yürümek i. mart, marş, sınır bölgesi, uygun adımla yürüyüş, sınır, hudut
201
market: f. pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak i. pazar, çarşı, panayır, piyasa, borsa
202
may: f. olası olmak, mümkün olmak, ebilmek, abilmek i. bahar, gençlik, mayıs çiçeği, mayıs, akdiken
203
me: zm. bana, beni
204
meat: i. et, öz, zevk
205
meet: f. görüşme yapmak, karşılaşmak, rastlamak, toplanmak, bulmak, tanışmak, görüşmek, buluşmak, karşılamak, kavuşmak, başına gelmek, uğramak, yerine getirmek i. karşılaşma, yarışma s. uygun, münasip
206
meeting: i. karşılama, toplantı, buluşma, miting, görüşme, oturum, karşılaşma, birleşme
207
men: [man] i. adam, beyaz adam, erkek, insan, uşak, er, işçi, oyun taşı
208
message: i. mesaj, haber
209
metre: i. metre, ölçü, vezin
210
mine: f. kazmak, kazıp çıkarmak, tünel kazmak, mayın döşemek, sinsice bozmak, maden işletmek i. lağım, maden, maden ocağı, torpil, mayın, memba
211
minute: f. tutanak tutmak, zabıt tutmak, saat tutmak i. dakika, an s. ufacık, minik, önemsiz, ayrıntılı, dakik
212
mistake: f. yanlış anlamak, başkası sanmak, karıştırmak, yanılmak i. yanlış, hata, yanlışlık, yanılgı
213
monday: i. pazartesi
214
money: i. mangır, para, nakit, tıkır [arg.]
215
month: i. ay
216
more: i. çok, fazla şey, fazlalık
217
morning: i. sabah, başlangıç s. sabah
218
most: i. en fazla miktar, en fazlası, çoğu s. en çok, en fazla, pek çok snk. en
219
mother: f. annelik etmek, anne gibi bakmak i. anne, ana, valide
220
much: i. çok şey, önemli şey s. çok, fazla, hayli zf. çokça, pek, fazlaca, çok, hemen hemen
221
music: i. müzik, musiki
222
must: f. meli i. malı s. kızmış (fil)
223
my: ünl. hayret, vay be zm. benim
224
name: f. ad koymak, isim koymak, isim vermek, adını koymak, ismiyle çağırmak, söylemek, tayin etmek i. isim, ad, nam, ün, ünlü kimse
225
necessary: i. gereken şey, lazım olan şey s. gerekli, lazım, zorunlu, gereken
226
never: zf. asla, hiçbir suretle, hiç, katiyen, hiçbir şekilde, hiçbir zaman, taş çatlasa, balık kavağa çıkınca ünl. asla
227
new: s. modern, yeni, keşfedilmemiş, acemi, taze
228
news: i. haber, havadis
229
newspaper: i. gazete
230
next: s. sonraki, ertesi, bir dahaki, bitişik i. sonraki, bir sonraki, bir dahaki zf. daha sonra, bir sonra, ardından
231
nice: s. hoş, güzel, sevimli, kibar, ince, hassas, dakik
232
night: i. gece, akşam, karanlık, cehalet
233
no: i. hayır, ret, aleyhte oy, numara, red s. hiç, hiçbir, artık değil, yasak, gereksiz art. yok, hayır, değil
234
nobody: i. bir hiç, önemsiz şahsiyet
235
normal: i. normal, standart, dikey doğru s. normal, olağan, tipik, ortalama, dik açılı, dikey
236
not: art. değil, yok
237
nothing: zf. hiç, asla, katiyen i. hiçbir şey, hiç, sıfır, boş söz ünl. hiç, hiçbir şey, olmaz
238
november: i. Kasım
239
now: i. şimdi, şu an zf. şimdi, şu anda, halen, acilen, hemen, derhal bğ. mademki, dığından
240
nowhere: zf. hiçbir yerde i. hiçbir yer
241
number: f. saymak, numaralamak, hesaplamak, katmak, sayı saymak, içermek, katılmak, yaşında olmak i. rakam, sayı, numara, miktar, adet, müzik parçası, tip, hoş şey
242
october: i. Ekim
243
of: ed. nin, ın, den, li, yüzünden
244
off: s. uzak, sapa, ters, öteki, sağdaki, çıkmış, bozuk, devre dışı, kapalı, kötü, yorgun, çıkarılmış, olası zf. uzak, uzağa, uzakta, çıkmış, kopuk, geçersiz, kesik, kapalı, tamamen, izinli ed. den, dan, dışında, haricinde, izinli, olası
245
office: i. ofis, büro, devlet dairesi, bakanlık, görev, sorumluluk, ima, kiler, ambar, dini tören, makam s. büro
246
often: zf. sıkça, sık sık, çoğu kez
247
on: s. olmakta olan, devam etmekte olan, çalışmakta, yanık, devrede, sahnede, hazır, çakırkeyif zf. durmadan, sürekli olarak, üstünde (giysi), giymiş olarak, beri, bu yana ed. üstünde, üzerinde, de, e doğru, yönünde, ile, civarında, esnasında
248
once: zf. bir kere, bir defa, bir zamanlar, eskiden i. bir kere bğ. hemen, olur olmaz, ir mez
249
one: i. bir tane, biri, birisi, kimse, tek s. tek, aynı
250
only: s. tek, biricik, ancak, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı zf. sadece, sade, yalnız, sırf, bir tek, daha bğ. yalnız, ama, fakat
251
opposite: s. karşı, karşıt, karşı olan, muhalif, aleyhinde, ters, aksi, zıt, zıt anlamlı zf. karşı yönde, karşı, karşı tarafta, karşı karşıya ed. karşısında, karşıda, karşılıklı, karşısındaki
252
other: i. başkası, diğer, öteki s. başka, öbür, öteki, sonraki, geçen zf. başka türlü, başka biçimde, bundan başka
253
our: zm. bizim
254
out: f. dışarı çıkarmak, çıkarmak, dışarı atmak, kovmak, nakavt etmek i. atlanmış sözcük, aut, çizgi dışı, çözüm, kurtuluş, çıkar yol, çıkış s. dış, dışarıdaki, uzaktaki, modası geçmiş, olanaksız, işe yaramaz, muhalefet
255
outside: i. dış, dışarı, en fazla miktar, ileri uç bölgesi (saha) s. dış, dışarıda, harici, dışarıdaki, dış kaynaklı, en çok, maksimum zf. dışarıya, dışarıda, dışında, dıştan, haricen, açık havada
256
over: s. bitmiş, sona ermiş zf. fazla, aşırı, çok fazla, gereğinden fazla, aşkın, iyice, adamakıllı, tekrar, daha, yine, öte, öteye, ötede, üstünde, tepesinde, tersine, altını üstüne, üzerine, başkasına, her yerinden, her yerine, kalan, geçkin ed. fazla, çok, aşırı, yüksek, üstün, üstünde, üzerinde, üstüne, üzerinden, aracılığı ile, boyunca, baştan sona, öbür tarafa, karşıya, hakkında
257
paper: f. kâğıt kaplamak, duvar kâğıdı kaplamak, örtbas etmek, zımparalamak, bedava bilet dağıtmak i. kâğıt, kâğıt para, evrak, rapor, gazete, bedava giriş bileti s. kâğıt, kâğıt üzerinde kalan, geçersiz, önemsiz
258
part: f. ayırmak, tarakla ayırmak, ayrılmak, kopmak, elden çıkarmak i. ayrım, parça, bölüm, semt, taraf, pay, fragman, katkı, kısım, kesim, rol, görev, yedek parça, fasıl ök. yarı, kısmen
259
party: i. davet, parti, eğlence, topluluk, grup, ekip, taraf, alem, ortak, hissedar, şahıs
260
past: i. geçmiş, geçmiş zaman, mazi s. geçmiş, önceki, eski, geçen zf. geçecek şekilde
261
pen: f. kaleme almak, yazmak, kâğıda dökmek, ağıla kapamak, hapsetmek i. kuğu (dişi), kafes, kodes, ağıl, kümes, tükenmez kalem, dolmakalem, hapishane, kalem, mürekkepli kalem, yazı üslubu
262
people: f. insan yerleştirmek i. halk, insanlar, eller, ulus, millet, aile fertleri, herkes, elalem
263
perfect: f. tamamlamak, kusursuz yapmak, mükemmelleştirmek i. tamamlanmış geçmiş zamanlı fiil s. mükemmel, kusursuz, eksiksiz, tam
264
person: i. adam, şahıs, kişi, tip, kimse, zat, birey, beden, vücut, karakter [tiy.]
265
phone: f. telefon etmek i. telefon, basit ses, selenli
266
picture: f. resmetmek, çizmek, betimlemek, kafasında canlandırmak, yansıtmak i. resim, çizim, tasvir, tablo, görüntü, film s. film
267
pink: f. delmek (süngü ile), saplamak, kenarını zikzaklı kesmek, kenarını oyalamak, kliketli çalışmak (araba) i. karanfil, pembe, ılımlı komünist, en güzel dönem, zirve, uzun ve dar latin yelkenli tekne s. pembe, ılımlı komünist, solcu (ılımlı)
268
place: f. yerleştirmek, koymak; yerini belirlemek; oturtmak; görevlendirmek; yazdırmak [tel.]; yatırım yapmak; yatırmak (para); vermek (sipariş), ısmarlamak i. yer, mahal, mekân, yerleşim yeri; ev, hane; basamak, sıra; mevki, makam; statü; sorumluluk; iş
269
plus: i. artı, fazlalık, pozitif miktar s. artı, fazla, pozitif ed. bir de, ayrıca, daha, ilavesiyle
270
police: f. polislerle güvenliği sağlamak, güvenliği sağlamak, yönetmek, kontrol altında tutmak, garnizonu temiz tutmak i. polis, zabıta, inzibat, nöbet, güvenliği sağlama s. polis
271
poor: s. zavallı, fakir, düşkün, yoksul, sefil, perişan, verimsiz, çorak, zayıf (az), az, fena, kötü, naçizane i. sefil, garip
272
possible: i. rekor [spor.] s. olası, mümkün, olanaklı, akla uygun, makul
273
power: f. çalıştırmak, güç sağlamak, elektrik vermek i. güç, kuvvet, enerji, yetenek, iktidar, otorite, üs [mat.], yetki, derman, takât
274
problem: i. problem, sorun, mesele, muamma, bilinmez s. problemli, sorunlu, sorun yaratan, problem
275
programme: f. programlamak, planlamak [programme (Brit.) ] i. program, yapım, gösteri, plan, yazılım
276
quarter: f. dörde bölmek, dört parçaya bölmek, yerleştirmek, geceletmek, konaklatmak, asker yerleştirmek, araziyi köşe bucak aramak (köpek) i. çeyrek, dörtte birlik bölüm, onbeş dakika, yirmibeş sent, köşe, yer, bölge, mahalle, makam, bağışlama, kaynak (haber), canını bağışlama, aman, dördün, yarımay, ağırlık ölçüsü (amer. 11.34 kg), ölçek (2908 hl.)
277
quick: i. canlı, tırnak altındaki hassas et, can alıcı nokta, can evi, öz, civa [amer.] s. çabuk, hızla, hızlı, şipşak, seri, tez, atik, hazır, kıvrak, keskin, süratli, hassas, canlı, yaşayan, hayat dolu, alevli (ateş), sıcak (ocak), madenli zf. çabucak, hızla
278
ready: zf. hazır, kullanıma hazır, klişeleşmiş, her günkü, gündelik i. hazır para, peşin para, nakit s. hazır, amade, hazırlıklı, istekli, gönüllü, razı, çabuk, hızlı, becerikli, eldeki, kolay, el altındaki
279
really: ünl. gerçekten mi, sahi mi, öyle mi zf. gerçekten, sahiden, cidden, aslında, gayet, kesin olarak, mutlâka, kesinlikle
280
red: ök. kızarık i. kırmızı, kızıl, kızılderili, borç, borçlu bakiye s. rus, kırmızı, kırmızı (renk), kızarmış, al, kızıl, komünist, solcu, kızgın, kızıl saçlı, kızıl tüylü, kızılderili
281
relationship: i. ilişki, ilgi, bağ, akrabalık, alâka, yakınlık
282
restaurant: i. restoran, lokanta
283
right: i. doğruluk, gerçek, hak, düzen, sağ, sağ taraf
284
room: f. oturmak, kalmak i. oda, boş yer, yer, neden
285
rude: s. kaba, nezaketsiz, terbiyesiz, saygısız, edepsiz, kaba saba, vahşi (bölge), haşin, cahil, ilkel, gürbüz, sapasağlam, engebeli, tümsekli, hantal, beceriksiz, kabataslak, kabaca yapılmış, kulağı tırmalayan, bet (ses), işlenmemiş, ham
286
rule: f. yönetmek, hükmetmek, idare etmek, emretmek, sözü geçmek, saltanat sürmek, hüküm vermek, karara varmak, çizmek, çizgi çekmek, cetvelle çizmek, düzeyinde olmak, geçerli olmak i. kural, talimat, kanun, prensip, hüküm, mahkeme kararı, tüzük, yönetmelik, egemenlik, idare, metre, cetvel, standart, norm, gönye
287
sad: s. mahzun, üzgün, hüzünlü, üzüntülü, üzücü, acı, acılı, acıklı, hazin, adam olmaz, iflah olmaz, kasvetli, iç karartıcı, koyu, hamur olmuş
288
salt: f. tuzlamak, salamura yapmak, tuzlayarak saklamak, biriktirmek i. tuz, tuzluk, lezzet, tad, nükte, espri s. tuzlu, tuz
289
same: s. aynı, farksız, benzer, tıpkı, farketmez
290
sandwich: f. arasına sıkıştırmak, sandviç yapmak i. sandviç
291
saturday: i. cumartesi
292
school: f. okula göndermek, ders vermek, eğitmek, öğretmek, yetiştirmek, terbiye etmek, alıştırmak i. okul, mektep, ekol, tarz, okul çalışanları ve öğrencileri, okul binası, balık sürüsü
293
sea: i. deniz, derya, dalga s. denizle ilgili, deniz
294
september: i. Eylül
295
serious: s. ciddi, önemli, ağır, ağırbaşlı, şakaya gelmeyen
296
several: i. birkaç, birkaç kişi s. birkaç, farklı, değişik, birbirinden farklı, bir takım
297
shoe: f. ayakkabı giydirmek, nallamak i. ayakkabı, pabuç, nal, balata, fren balatası, dış lâstik, kontak papucu
298
short: i. kısa metrajlı film, kısa devre, kontak, kasa açığı, kısa hece, kısa okunuşlu ünlü s. alçak, kısa, kısa kesilmiş, az, bodur, bücür, kısa boylu, özet, yetersiz, eksik, kestirme, kıt, tam olmayan, sert (içki), iyi pişmiş, gevrek, çıtır çıtır, hariç, kısa vadeli, çapaklı [met.] zf. eksik, aniden, birden, haricinde, dışında
299
shower: f. yağdırmak, yağmuruna tutmak, dökmek, yağmuruna tutulmak i. duş, sağanak, hafif yağmur, kısa süreli yağmur, hediye yağmuru
300
since: zf. beri, o zamandan beri, bu yana ed. den beri, den itibaren, den bu yana bğ. den beri, olalı, edeli, madem, yapalı, mademki, dığı için
301
sir: f. sör diye hitap ermek i. beyefendi, bay, sör, efendi, bayım
302
sister: i. kardeş, kızkardeş, abla, hemşire, hastabakıcı, rahibe
303
slow: f. yavaşlamak, yavaşlatmak s. yavaş, ağır, eli ağır, geri, geri kalmış, geç, geç olan, geç anlayan, uzun süren, kesat, sıkıcı, hızı azaltan
304
small: i. arka, dar kısım s. küçük, mini, ufak, minik, az, ufak tefek, küçücük, ufacık, basit, sıradan, önemsiz, fakir, zayıf, hafif, mütevazi
305
so: zf. o kadar, pek, öyleki, çok, kadar, böyle, öyle, şöyle, de, da, aynen, böylece, demek, demek ki bğ. için, diye, yani, bu yüzden, ması için ünl. öyle mi
306
some: zm. bazı, kimi, bazısı, kimisi, bazıları, herhangi bir s. bir parça, biraz, bazı, kimi, bir takım, bir, çok, epey, yaklaşık, takriben, amma, acayip, ne biçim, süper, çok iyi zf. biraz, aşağı yukarı, civarında, bir dereceye kadar
307
somebody: i. önemli kimse, birisi, şahsiyet, biri, bazısı, kimisi, kimse
308
someone: zm. şahsiyet, biri, birisi, önemli kimse, kimse
309
sometimes: zf. bazen, ara sıra, arada sırada
310
somewhere: zf. bir yerde, bir yere, herhangi bir yerde
311
son: ünl. evladım, oğlum i. oğlum, oğul, erkek evlât, çocuk ök. oğlu
312
sorry: ünl. afedersin, özür dilerim, afedersiniz, maalesef, üzgünüm s. üzgün, üzüntülü, pişman, zavallı, acınacak halde, saçma, sudan
313
spoon: f. kaşıkla almak, zoka ile balık avlamak, flört etmek, çıkmak, oynaşmak, zevzeklik etmek i. kaşık, kepçe, zoka, kaşık şeklinde balık yemi, aşık, golf sopası, divane
314
street: i. sokak, cadde
315
stupid: i. aptal, beyinsiz, kafasız, sersem, salak s. aptal, beyinsiz, kafasız, sersem, salak, saçma, aptalca
316
such: zm. bu gibi, o gibi s. öyle, böyle, bu gibi, bu tür, o kadar, çok zf. çok, öylesine, böylesine, oldukça
317
sugar: f. şeker katmak, tatlı sözler etmek, kompliman yapmak i. şeker, tatlı söz, kompliman, iltifat, para, şekerim, tatlım
318
summer: f. yazı geçirmek, yaz boyunca beslemek (sığır vb.) i. yaz, gençlik çağı, hayatın baharı, refah dönemi, taban kirişi, kapı üstü kirişi, pencere üstü kirişi s. yazla ilgili, yaz
319
sun: f. güneşlenmek, güneşlendirmek, güneşte bırakmak, güneşe sermek i. güneş [astr.] i. güneş ışığı, güneş, gün [şiir], yıl [şiir]
320
sunday: i. pazar, pazar günü s. pazarları yapılan, zevk için yapılan, pazar
321
super: i. birici sınıf mal, kaliteli şey, bina sorumlusu [amer.], kapıcı [amer.], denetmen, gözetmen, kontrolör, polis şefi [amer.], başkomiser [brit.], fazlalık, ihtiyaç fazlası kimse, figüran, sesüstü yinelenimli alıcı s. süper, aşırı, üstün, mükemmel, birinci sınıf ök. ek, fazla, ilâve, üstün, üstünde, üzerinde
322
sure: ünl. kesinlikle, tabii s. emin, kesin, şüphesiz, muhakkak, güvenilir, sağlam, sıkı zf. şüphesiz, elbette, mutlâka, kesinlikle
323
surname: f. soyadı vermek, lakap takmak i. soyadı, takma ad, lakap
324
sweet: ünl. şekerim, tatlım i. tatlı, şeker, tatlı şey, tatlılık, tat, zevk, güzel koku s. tatlı, şekerli, sevimli, şirin, cici, hoş, güzel, yumuşak başlı, nazik, mis gibi, lezzetli, ahenkli, melodik, verimli, asitsiz (mineral), kükürtsüz (benzin vb.), kolay, rahat
325
taxi: f. taksi ile gitmek, yere yakın uçmak i. taksi
326
tea: i. çay, esrar [amer.]
327
teacher: i. öğretmen, hoca
328
team: f. takım kurmak, takım halinde yapmak, koşmak (arabaya) i. takım, ekip, tim, kuş sürüsü, koşum hayvanları
329
telephone: f. telefon etmek, telefonda söylemek i. telefon
330
television: i. televizyon
331
than: bğ. den, dan, göre
332
that: zm. şu, o, ki, diye s. öteki zf. bu kadar, o kadar, böyle
333
their: zm. onların
334
them: zm. onları, onlara, onlar
335
then: s. o zamanki, o zamanlarki zf. o zaman, ondan sonra, o halde, öyleyse, zira, demek
336
there: zm. şuradaki zf. şurada, orada, oralarda, oraya, o konuda ünl. gördün mü, işte
337
these: zm. bunlar
338
they: zm. onlar, insanlar
339
thing: i. şey, eşya, konu, yaratık, kimse
340
this: zm. bu zf. bu kadar, böyle
341
those: zm. onlar, şunlar
342
thursday: i. perşembe
343
ticket: f. etiketlemek i. bilet, fiş, etiket, trafik cezası, parti programı, parti aday listesi, ehliyet (kaptan)
344
time: f. ayarlamak, kurmak, zamanlama yapmak, saat tutmak, süre tutmak, zamanlamak, temposunu belirlemek, tempo tutmak i. zaman, aralık, vakit, çağ, süre, vade, uygun zaman, doğum zamanı, tempo, kere
345
to: ed. e, ye, ya, e doğru, göre, karşı
346
today: zf. bugün, günümüzde
347
together: s. kuyruk (kimse), peşinden ayrılmayan zf. beraber, birlikte, hep birden, hiç durmadan
348
tomorrow: zf. yarın
349
tonight: zf. bu gece, bu akşam
350
too: zf. de, dahi, fazla, çok
351
top: f. kapamak, üstünü kapamak, geçmek, aşmak, alt etmek, birinci olmak i. üst, tepe, uç, doruk, tepe nokta, zirve, baş, üst parça, kapak, topaç s. üst, en yüksek, en iyi, tepe
352
total: f. toplamak, toplamını bulmak, tutmak (toplam), etmek (toplam), parçalamak (araba) i. toplam, tutar, adet, mevcut, topu, hepsi s. toplam, tüm, bütün, toptan, hepten
353
town: i. kent, şehir, ilçe, kasaba, şehir merkezi, şehir halkı s. kent
354
traffic: f. değiş tokuş etmek, karanlık işler yapmak, iş yapmak, yolculuk etmek i. trafik, gidiş geliş, alışveriş
355
tuesday: i. salı
356
twice: zf. iki kere, iki defa
357
under: s. alt, az, normalin altında zf. altına, altında, dibe, altta, aşağıda ed. altında, altı, altından, aşağısına, döneminde, emrinde, bağlı, etkisi altında, halinde
358
unless: ed. den başka bğ. olmadıkça, olmazsa, mezse
359
until: ed. kadar, değin, dek bğ. inceye kadar, kadar
360
up: ed. yukarı, yukarıya, tepesinde, içeride (ülke) i. çıkış, artış, uyarıcı, mutluluk veren şey ünl. kalk, yaşasın, yukarı
361
upstairs: i. üst kat, üst katlar zf. üst kata, üst katta, yukarıda, kafadan, aklen
362
urgent: s. acele, acil, ivedi, önemli, kaçınılmaz, zorunlu, ısrarlı, ısrarcı
363
us: [US (United States) ] i. amerika birleşik devletleri, amerika
364
useful: s. yararlı, faydalı, kullanışlı, işe yarar
365
usual: s. her günkü, olağan, alışılmış, herzamanki, klasik
366
very: s. tam, bile, sırf, salt, mutlâk, çok, gerçek, aynı, özel zf. tam, çok, pek, en
367
warm: f. ısınmak, ısıtmak, samimileşmek i. ısınma, sıcakça yer s. sıcak, ılık, samimi, canlı, hararetli, heyecanlı, sıcak tutan, sıcacık, taze
368
water: f. hârelemek, sulamak, su vermek, ıslatmak, su katmak, sulandırmak, hafifletmek, sulanmak, yaşarmak, su almak, su verilmek i. su, kaplıca suyu, su birikintisi, sular, karasuları, sıvı, kalite, hare s. suluboya, su
369
way: i. yol, yön, taraf, gidişat, mesafe, tarz, usul, yöntem, yapılış şekli, gelenek, davranış, davranış tarzı, bakım, durum, iş alanı, civar
370
we: zm. biz
371
weak: s. kuvvetsiz, zayıf, cansız, cılız, güçsüz, aciz, dayanıksız, halsiz, iradesiz, hafif, silik, sulu
372
weather: f. havalandırmak, kurutmak, rengi solmak i. hava, hava durumu
373
wednesday: [Wednesday] i. çarşamba
374
week: i. hafta
375
well: f. fışkırmak, kaynamak i. iyi durum, kuyu, kaynak, çeşme, asansör boşluğu, merdiven boşluğu, sahanlık, bagaj, petrol kuyusu, sondaj kuyusu s. iyi, hoş, güzel, sağlıklı, iyi durumda, uygun, yerinde
376
what: i. hangi, ne, neyi, neleri s. hangi, ne ünl. ne, nasıl
377
whatever: zm. ne, her ne, herhangi s. hangi, ne, hiç
378
when: ünl. ne zaman i. ne zaman, ne zamandan kalma zf. dığı zaman, ne zaman, iken
379
whenever: zf. her ne zaman, bir ara bğ. ince, dığında, diğinde
380
where: i. yer, nere zf. nerede, nereye, nereden bğ. dığı yere, diği yerde
381
while: zf. iken i. zaman, vakit, süre bğ. iken, olduğu halde, irken, sırasında, karşın, rağmen, oysa, halbuki
382
white: i. beyaz, ak
383
who: ünl. kim i. kim, kimi, ki o, kime
384
whoever: zm. her kim, kim olursa
385
whole: i. tüm, toplam s. bütün, toplu, tüm, tam, sağlam, sağlıklı, yarasız beresiz, öz
386
whose: zm. kimin, ki onun
387
why: i. sebep zf. neden, niçin, niye ünl. neden
388
wife: i. eş, hanım, karı, zevce
389
will: f. dilemek, arzulamak, istemek, amaçlamak, azmetmek, niyet etmek, istekte bulunmak, emretmek, buyurmak, vasiyet etmek i. azim, irade, istek, arzu, dilek, niyet, amaç, vasiyet, vasiyetname
390
window: i. pencere, cam, camekân, vitrin, radarı şaşırtmak için uçaktan saçılan mermi
391
with: ed. ile, birlikte, beraber, li
392
within: i. iç, iç kısım zf. içeri, içinde, içeriye, içeride, içeriden, içinden, için için ed. içinde, zarfında, kapsamında, dahilinde
393
without: zf. olmadan, olmaksızın, dışarıda ed. olmadan, siz, sız, meden, dışında bğ. medikçe, meksizin
394
woman: s. kadın i. kadın, bayan, karı
395
wonderful: ünl. harika s. harika, şahane, şaşılacak, harikulâde
396
word: f. söylemek, ifade etmek i. kelime, sözcük, söz, tabir, iki çift lâf, emir, laf, parola, bilgi, haber, lâkırdı, lügat, vâât
397
world: s. dünya i. dünya, yeryüzü, alem, diyar
398
worse: s. daha kötü, daha fena, beter, kötü i. daha da kötüsü, daha kötüsü, beteri zf. daha kötü, daha berbat
399
worst: f. yenmek, alt etmek i. en kötüsü, en kötü durum s. en kötü, en fena
400
wrong: f. haksızlık etmek, günahına girmek, eziyet etmek i. haksızlık, hata, suç, yanlış yol s. haksız, yanlış, hatalı, uygunsuz, ters, bozuk
401
year: i. sene, yıl, yaş
402
yellow: f. sarartmak, sararmak i. sarı, sarılık s. sararmış, sarı, korkak, kıskanç, sansasyon yaratan
403
yes: art. evet i. olumlu cevap ünl. evet, olur
404
yesterday: zf. dün
405
yet: zf. hâlâ, henüz, daha, şimdiye kadar, şimdiye dek, sonunda, hatta, yine de bğ. yine de, ama, ancak, buna rağmen, oysa
406
young: i. küçük, yavru s. genç, küçük, acemi, yeni
407
your: zm. senin, sizin
408
zero: f. sıfırlamak, sıfıra ayarlamak i. sıfır, hiç, sıfır noktası, hiçlik s. sıfır, hiç
Etiketler
Ak Blog SEO - Google SEO Eğitimleri Dokümanları
Konu hakkında sormak istediklerinizi yazabilirsiniz.
AK Blog SEO

Read. Think. Exercise (Oku. Düşün. Uygula.)

SEO | SEO | Hukuk | İngilizce Kursu |
Siz hayal edin. Biz Hayata geçirelim.
Akblog.NET
Whatsapp İletişim Formu×
Bilgileriniz
İstek Bilgileriniz
iletişime geç

Merhaba!

Webekle@gmail.com adresine e-posta gönderin veya aşağıdaki temsilcilerimizden biriyle WhatsApp ile iletişime geçin.

Yönetim Ekibi Yönetici ile iletişim geçin.
+905050251428
Destek Ekibi Eva ile iletişime geçin.
+905050251428
Doğrudan arayabilirsiniz +905050251428
Destek Saatleri 09:30 - 17:30
Merhaba! Nasıl Yardımcı Olabiliriz?
×
Nasıl Yardımcı olabilirim?