MWN9LGx8LGF4NWZcMqR5NWVdLTcsynIkynwbzD1c

Devlet Borçlanması Nasıl Olur Neden olur Maliye

Devlet Borçlanması Temel Mantığı Nedir?

Ak Blog SEO
4349759590016280108

Devlet Borçlanması Nasıl Olur Neden olur Maliye

28 Eylül 2013 Cumartesi
Devlet Borçlanması Nasıl Olur Neden olur Maliye
http://www.akblog.net/2013/09/devlet-borclanmas-nasl-olur-neden-olur.html
Maliye hukuku, Kpss, Kpss Alan, Devlet Borçlanması, Maliye Hukuku, Ekonomi Hukuku, Devlet borçlanması neden olur, Devlet Neden Borç Yapar

1-    DEVLET BORÇLARI KAVRAMI   1-    KAMU GELİRLERİ İÇİNDE BORÇLANMANIN YERİ
Modern devletlerde kamu harcamalarının büyük bir kısmı vergi gelirleriyle karşılanmaktadır.Ancak bazı zamanlarda devletin gelirleri ile giderleri arasında dengesizlik olduğu zaman borçlanmaya başvurulmaktadır.Borçlanma geçmiş dönemlerde olağanüstü bir kamu geliri iken,özellikle 1929 ekonomik buhranından sonra dönemde devletin ekonomiye müdahalelerinin artması ile birlikte olağan bir kamu geliri haline dönüşmüştür.Günümüz modern devletlerinde borçlanma yapmayan bir hükümet yok denecek kadar azdır.
Keynezyen dönemde borçlanmanın olağan bir kamu geliri haline gelmesi,atıl durumda bulunan ödünç verilebilir fonların kamu harcaması ile aktif hale getirilerek ekonomide gelir yaratıcı faaliyette bulunulması düşünülmüştür.Devletler çoğu zaman vergi ve borçlanma arasındaki tercihini iktisadi(ekonomide yaratacağı etkiye göre) ve siyasi(kabul görülüp görülmemesi durumuna göre-popülarite) durumlara göre yapmaktadır.   
A-   Borçlanma ile Vergi Arasındaki Fark ve Benzerlikler  

 - Vergiler devlet için kesin bir gelir kaynağı iken,borçlanma geçici bir gelir kaynağıdır. -          Vergi belirli kanunlara dayanılarak zorla alındığı halde,borçlanma her iki tarafın rızası sonucu ortaya çıkmaktadır. -          Vergiler ülkelerin kendi vatandaşlarından alınırken,borç hem iç kaynaklardan hem de dış kaynaklardan alınabilmektedir. -          Vergiler karşılıksız olduğu halde,borçlar ileride anapara ve faiziyle geri ödenmektedir. -          Borçlanma olağanüstü(savaş gibi) ve büyük yatırımlar için yapıldığı halde,vergiler devletin her türlü giderlerini karşılamaktadır. -          Vergilerin alınması bireylerin tüketim ve yatırım kararlarını azaltabilirken,borçlanmada faizi ile birlikte geri ödemesi olduğu için kişilerin tüketim ve yatırımlarını arttırabilir. -          Borçlanmada gelirin nerelere harcanacağı belli iken,vergilerde belli değildir. 
- Vergi yükü genelde içinde bulunulan dönemde kalırken,borç yükü uzun dönemde geri ödeneceği için gelecek nesillere kalmaktadır.   
B-   Devlet Borcu İle Özel Borç Karşılaştırması
Klasik maliye teorisinde devlet borçları özel kişilerin borçlanmalarına benzetilmiştir.Bu özel borçlanma bireylerin gelir ve servetleri üzerinde nasıl bir baskı yaratıyorsa,devletin gelirleri ve varlıkları üzerinde aynı baskıyı yaratacağı endişesinden kaynaklanmaktadır.Çünkü devlet açısından alınan borç uzun dönemde devletin gelirlerini anapara+faiz bileşeninde azaltacak ve varlıkların da bir kayıba yol açacaktır.Ama aynı şekilde alınan borç ile yapılan yatırım harcamaları uzun dönemde ekonomik konjonktüre göre ülkenin kalkınmasına,üretimin genişlemesine,refahın sağlanmasına ve gelir dağılımının olumlu yönde artmasına katkısı olacaktır.   Borçlanmaya karşı tedbirli ve temkinli davranılması,borçlanma ile elde edilen kaynakların verimli kullanımı,harcanacağı yerlerin belli olması ve bu yolla elde edilen gelirin sağlayacağı fayda ile elde edilen gelirin hane halkı arasındaki bölüşümüne bağlıdır.16.yüzyıldan sonra borçlanma devletler arası borçlanma haline gelmiştir.Zaman içinde borçlanma maliye politikası yanında para politikasının bir aracı haline gelmiştir.   
C) Devlet Borçlanmasının Nedenleri
Devlet çoğu zaman vergi gelirleri ile giderlerini karşılayamadığı zaman borçlanma yoluna gitmektedir.Fakat bazı farklı sebepler ile borçlanılabilmektedir.Bu nedenle borçlanma sebepleri;   -          Olağanüstü giderleri için devlet borçlanabilmektedir. -          Uzun dönemli kamu yatırımlarının finansmanı için borçlanabilmektedir. -          Bütçe gelirleri ile giderleri arasındaki farkı kapatabilmek için borçlanabilmektedir. -          Maliye Politikası amaçlarını gerçekleştirmek için borçlanabilmektedir. -          Borçlarını ödeyebilmek için yeniden borçlanabilmektedir.   
D) Borçlanma Yetkisi   
Vergilendirmede olduğu gibi borçlanmada da tercih ve karar yetkisi parlamentoların(Türkiye’de TBMM) kararıyla olabilmektedir.Yani borçlanma kanun ile yapılmaktadır.Hükümetler parlamentonun verdiği yetkiye dayanarak ekonomik koşullardaki gelişmelere göre borçlanabilmektedir.(Örneğin AKP’nin TBMM’den alacağı izin ve yetkiye göre borçlanabilmesi gibi.)Günümüz devletlerinin gelir ve giderleri arasında genel olarak açık bulunduğundan her yıl hükümete ne kadar borçlanma yapılabileceği bütçe kanunu ile verilmektedir.Hükümetler ise bu borçlanma yetkisini hazine aracılığıyla kullanmaktadır.   Türkiye’de borçlanma hükümet adına Hazine Müsteşarlığı aracılığı ile yapılmaktadır.Hazine devlet borcunu farklı kaynaklardan yapabilmektedir.Ancak burada belirtilmesi gereken,hazinenin yaptığı borçlanma merkezi devlet idaresinin(hükümetin) yaptığı borçlanma olmaktadır.   
E) Devlet Borcunun Kaynakları
Devletler borçlanırken borçlanmanın kaynağı,borçlanılan dönem,borçlanmanın ekonomi üzerinde yaratacağı etkiler gibi faktörlerin etkileri borçlanmanın yapılıp yapılmamasında belirleyici olmaktadır.Devlet farklı kaynaklardan(iç ve dış kaynaklı borçlanmalar) yapabileceği gibi,farklı vadelerle de(kısa vadeli ve uzun vadeli borçlanma) borçlanabilmektedir.Buna göre devlet borçlarının kaynakları:   
1) İç Kaynaklar
 -          Bireyler -          Özel ve Mali İşletmeler -          Ticari Bankalar -          Merkez Bankası   
2) Dış Kaynaklar 
a)    Uluslar arası Finansman Kuruluşları   -          Dünya Bankası -          IMF -          Uluslar arası Kalkınma Birliği -          Avrupa Yatırım Bankası -          İslam Kalkınma Bankası -          Asya Kalkınma Bankası   b)    Uluslar arası Sermaye Piyasaları(örneğin down-johns borsası) şeklinde olabilmektedir.    

 2-    DEVLET BORÇLARININ SINIFLANDIRILMASI   
1-    BORÇLANMANIN ŞEKLİ VE SINIFLANDIRILMASIDevletler borçlanmaya giderlerken borçlanmanın koşullarını çoğu zaman devletin gelir ve gider(harcama) dengesi belirlemektedir.Devlet bu borçlanma şeklini iç kaynak ya da dış kaynak,kısa vadeli,uzun vadeli ve zorunlu-gönüllü borçlanmalar şeklinde yapabilmektedir.   
A-     Borçların Vadeleri Bakımından Sınıflandırılması   
1-    Kısa Vadeli Borçlar(Dalgalı Borçlar)   
a)    Hazine Bonosu 
b) Hazine Kefaletine Haiz Bonoc)     Hazineye Kısa Vadeli Avans d)    Müteahhit Bonoları e)    Bütçe Emanetleri f)     Kısa Vadeli Dış Borçlar   
2) Uzun Vadeli Borçlar   a) Hazinenin Uzun Vadeli Borçları   1-    Tahviller 2-    İstikrazlar 3-    Tasarruf Bonoları 4-    Konsolide Edilen Borçlar 5-    Kur Farklarından Doğan Borçlar   
b)    Diğer Kamu Kurumlarının Borçları   1-    KİT’lerin Borçları 2-    Yerel Yönetimlerin Borçları 3-    Fon İdarelerinin Borçları   

B-    Borçların Vadeleri Bakımından Sınıflandırılması   
Devlet borçları vadeleri bakımından farklı sınıflandırmalara tabi tutulmaktadır.Vadesi 1 yıla kadar olan borçlara kısa vadeli borçlar,1 yıl ile 5 yıl arası olan borçlara orta vadeli borçlar,5 yıldan uzun süreli olan borçlara ise uzun vadeli borçlar denilmektedir.   
1- Kısa Vadeli Borçlar(Dalgalı Borçlar-1 Yıllık Borçlar)   
Yıl içerisinde devletin harcamaları düzenli olarak yapıldığı halde gelirleri aynı şekilde tahsil edilemezler.Devletin kısa dönemde gelirlerinde büyük dalgalanmalar olmaktadır.Devlet gelir ve giderleri arasında zaman bakımından ortaya çıkan bu duruma uyum sağlamak için hazine işlemleri yapmak suretiyle dengesizlikleri gidermeye çalışır.Buna göre devlet kısa vadeli borçlanmalara gitmekte ve kısa vadeli borçlar yıl içerisinde sürekli azalıp artma eğilimi gösterdiği için bu borçlara dalgalı borçlar denilmektedir.Dalgalı borçlara bazen de vergileme imkanı bulunamaması(devletin en önemli gelir kaynağı vergi olduğunu hatırlatmak isterim.) ve kısa vadeli borçların uzun vadeli borçlara göre daha ucuz olması nedeniyle başvurulmaktadır.Bazen de maliye politikası aracı olarak(enflasyonist ve deflasyonist dönemlerde) da kısa vadeli borçlara başvurulmaktadır.Kısa vadeli borçlar iç kaynaklardan yani merkez bankasından,ticari bankalardan,bireyler ve mali kurumlardan yapılmaktadır.Para piyasalarından yapılan borçlanma şeklindedir.  
 a)   Hazine Bonoları: Devletin kısa vadeli gelir ve gider dengesizliğini karşılamak için en çok başvurduğu borçlanma biçimi hazine bonolarıdır.3,6,9 aylık vadelerle ihraç edilmektedir.Hazine devlet adına bütçe kanununa dayanarak aldığı yetkiyle yine bütçe kanununda belirtilen sınırlar dahilinde yaptığı borçlanmalardır.Borç veren Merkez Bankası bu bonoları reeskonta tabii tutmakta ve açık piyasa işlemlerinde kullanmaktadır.Borcu veren bankalar ise, hazine bonoları karşılığında günlük repo işlemleri yapmaktadır.Hazine ayrıca bu bonolar karşılığında Merkez Bankasından kısa vadeli avans alabilmektedir.Borç verildiğinde gününde üzerindeki yazılı itibari değere karşılık paraya çevrilebilme özelliği vardır. 
b)    Hazine Kefaletine Haiz Bonolar: Merkezi devlet teşkilatı dışındaki birçok kamu kurumu borçlanabilmek için hazinenin kefaletini almak zorundadır.Tekel,TMO,Türkiye Şeker Fabl.gibi kuruluşlar mevsimlik satın almalarını normal bütçeden aldıkları gelirleri ile karşılayamadıkları zaman bütçe kanununda belirtilen ödenek miktarınca satın almalarını yapabilmek için hazine bu kurumlar adına bono ihraç etmekte,bu bonolar Merkez Bankasına ıskonto ettirilmekte ye da karşılığında avans alabilmektedir.
 c)     Hazineye Kısa Vadeli Avans: Ülkemiz uygulamasında avanslar çok önemli bir yer tutmuştur.Bütçe kanunlarında ile hazinenin merkez bankasından alacağı avans miktarları belirtilmiştir.Hazine,merkez bankasından altın mukabili avans,kısa vadeli avans şeklinde avanslar alabilmektedir.Zaman içerisinde hazinenin aldığı kısa vadeli avanslar geri ödenmediği için piyasada enflasyonist baskılar yaratmış(kamu harcamaları artması sonucu toplam talep düzeyinde bir yükselme meydana gelmiş bu da fiyatlar genel düzeyini üst safhalara çıkarmıştır),istikrar programlarının uygulandığı dönemlerde hazinenin kullanabileceği avans miktarı sürekli azaltılmış ve günümüzde bu imkan tamamen kaldırılmıştır. 
d)    Müteahhit Bonoları: Devlet için büyük çaplı yatırımlarını yapan müteahhitlere nakit sıkışıklığı nedeniyle müteahhit bonosu vermiştir.Bu bonoların vadesi 10 yılı bulduğu halde, verildiği anda paraya çevrilmesi,Merkez Bankasına verilmesi durumunda paraya çevrilmesi,bonolar karşılığında avans verilebilmesi,devlet ihalelerinde teminat olarak gösterilmesi mümkün olduğundan kısa vadeli borç özelliğine bürünmüştür. 
e)    Bütçe Emanetleri: Cari yıl bütçesi ile bütçe gideri(harcaması kalemine alınmış),ancak yıl sonuna kadar ödenmemiş ödenekler yıl sonu itibari ile harcama kaydedilerek emanet hesabına alınmaktadır.Ertesi yıl ödenmektedir.Esas itibariyle gelecek yıl içinde kolaylıkla ödemeyi mümkün kılmak üzere tesis edilmiş olan bu yöntem,uygulamada bütçe açığını gizleme aracı olarak ortaya çıkmakta borçların hesaplanmasında dikkate alınması gereken bir büyüklük olmaktadır. 

f)     Kısa Vadeli Dış Borçlar: Devletin yurtdışı müteahhit şirketlere bazı tesislerin inşaatı dolayısıyla borçlanması(yani devlet adına Türkiye sınırları içinde yabancı müteahhitler tarafından yapılan tesisler için borçlanma),uluslar arası kuruluşlara yapılan borçlanmalar bu borçlar içerisinde yer almaktadır.Kısa vadeli dış borçlanmalar IMF ve ticaret bankalarından yapılan borçlanma şeklindedir.   
2-    Uzun Vadeli Borçlar(Konsolide Borçlar)   Uzun vadeli borçlar vadesi 1 yıldan daha uzun vadeye yayılmış olan borçlardır.Bütçe açıkları yıl sonunda kapatılamadığında uzun vadeli borçlanmalarla kapatılmaktadır.Sermaye piyasalarından yapılan borçlanmalar uzun vadeli borçlanmalardır.Uzun vadeli borçlar kısa vadeli borçlara göre faiz oranı daha yüksek olan borçlardır.

Uzun vadeli borçlar devamlı borçlar ve itfaya bağlı borçlar olmak üzere ikiye ayrılmıştır.Devamlı borçlar; devletin vadeye bağlamadığı ve belli bir zamanda ödeme taahhüdüne girmemiş olduğu borçlardır.Bu borçlanma şeklinde alacaklı sadece borç faizini almakla yetinmekte,ana parayı istemek hakkından daha başlangıçta vazgeçmektedir.İtfaya tabi borçlar; alacaklı ile borçlu arasında akit sırasında ödenme şekli ve tarihi belirlenmiş olan borçlardır.   
a)    Hazinenin Uzun Vadeli Borçları   1)    Tahviller: Günümüz devlet bütçesi içinde yer alan tahviller devlet tahvilleri ve özel amaçlı tahvillerden oluşmaktadır.Bütçe açıkları ilgili yıl bütçe kanunlarında belirtilen sınırlar dahilinde devlet tahvilleri ihraç edilerek kapatılmaya çalışılmaktadır.İhraç edilen devlet tahvillerinin şartları ile ilgili yıl bütçe kanunlarında açıklanan şekillerde hazine tarafından tespit edilmektedir.Tahviller 1 yıldan daha uzun süreli ihraç edilen borçlanma senetleri olup,devlet borçlarının büyük bir kısmı uzun dönemde tahvillerden oluşmaktadır.Uluslar arası sermaye piyasalarından yapılan borçlanmalar da uzun vadeli borçlar arasında yer almaktadır.

2)    İstikrazlar: Devletin özel borçlanma kanunları ile düzenlenen,itfaya bağlı olan borçlanma senetleri olup devletin özel yatırım projelerinin finansmanı için kullanılan borçlanma senetleridir.Örneğin Ergani istikrazı Feyzi paşa-Diyarbakır demiryolu inşası için alınan bir borç sanatında olduğu gibi.

3)    Tasarruf Bonoları: Ülkemizde 223 sayılı Yatırımlar Fonu ve Tasarruflar Bonoları İhracı hakkındaki kanunla gelir ve kurumlar vergisi matrahlarından %3 oranında kesilen tutarlar üzerinden verilen borçlanma senetleridir.Yani gelir ver kurumlar vergisi mükelleflerinin vergi matrahları üzerinden %3 oranında pay alınmakta ve bu paya karşılık bu paylar yatırım fonlarında ve devletin tasarruf hesaplarında tutulmakta buna karşılık ise tasarruf bonoları verilmektedir.Bu senetlerin vadesi 10 yıl ve isme yazılı olarak düzenlenmiş ve piyasada alınıp satılmaları yasaklanmıştır.

4)    Konsolide Edilen Borçlar: Devlet kamu kurumlarının birbirine olan borçlarını bazı dönemlerde birbirine mahsup ettikten sonra kalan borcu hazine borcu haline getirmesi suretiyle doğan borçlar bu tür borçlardır.1992 yılında 3836 sayılı Tahkim Kanunu ile KİT’lerin vergi,Hazinenin devirli dış kedileri,reeskont kredileri ve SSK borçları,devlet bankalarının görev zararları konsolide(bütünleştirilerek) edilerek hazine borcu haline getirilmiştir.2001 krizinde gönüllü tahkime gidilerek vadesi 2001 ve 2002 yılında dolacak TL cinsinden Devlet İç Borçlanma Senetleri,dövize endeksli ve TL cinsinden değişken faizli senetlerle takas edilmiştir.

5)    Kur Farklarından Doğan Borçlar: Merkez bankası kanununa göre Merkez Bankasındaki altın ve dövizlerin hazine adına tutulması ve kur değişikliklerinin sorumluluğunu hükümetin uyguladığı ekonomi politikası nedeniyle(devalüasyon) altın ve döviz değerindeki ortaya çıkan değişikliklerin hazinenin merkez bankasına borcunu doğurmaktadır.Kur farklarından doğan bu borçlar yapılan protokoller çerçevesinde 25-30 yıllık dönemlerde hazine tarafından Merkez Bankasına ödenmektedir.   b)    Diğer Kamu Kurumlarının Borçları   1-    KİT’lerin Borçları: Bu tahviller çoğunlukla hazinenin garantisini alarak(hazine kefaletine haiz bonolar gibi) gerçekleştirilen KİT borçlarıdır.Bu borçlar Devlet Yatırım Bankası tahvilleri,Emlak Kredi Bankası Tahvilleri,Türkiye Halk Bankası tahvilleri,T.C Ziraat Bankası tahvilleri olup iç kaynaklardan uzun dönemli tahviller çıkartılarak yapılan borçlanma senetleridir.

2-    Yerel Yönetimlerin Borçları: Yerel Yönetimlerin büyük yatırımların finansmanını gerçekleştirmek üzere(Merkezi devlet teşkilatının istikraz adındaki borçlanmalar gibi)yurtdışından alınmış olan borçları ifade etmektedir.Özellikle belediyelerin büyük çaplı kanalizasyon,arıtma ve metro inşaatı gibi yatırımların finansmanı için alınan borçlar bu borçları oluşturmaktadır.(Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in Eskişehir Tramvay projesinin finansmanı için Avrupa Yatırım Bankası’ndan aldığı borç gibi.)

3-    Fon İdarelerinin Borçları: 1983 yılında kurulan Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı Fonu Boğaziçi Köprüsünün finansmanını sağlamak,Oymapınar Barajı,Keban Barajı gibi büyük çaplı yatırımların finansmanını sağlamak üzere çıkarılan Gelir Ortaklığı Senetleri Uzun vadeli borç yani tahvil niteliğindeki borçlardır.   C) Borçların Kaynaklarına Göre Sınıflandırılması   1-    İç Borçlanma   Devletin iç borçlanma ya da dış borçlanmaya başvurması büyük ölçüde borçlanmanın maliyeti ve borçlanma koşullarına(ödenme süresi) bağlı olmaktadır.İç borçlanma daha çok gelişmiş ülkelerin tercih ettikleri bir borçlanma biçimi iken,dış borçlanma gelişmekte olan ülkelerin borçlanma biçimidir.

Çünkü gelişmekte olan ülkelerde yurt içi tasarrufların yetersiz kaldığı için dış dış finansman kaynaklarına başvurulmaktadır.İç borçlanma hazinenin ülke sınırları içerisinde yaşayan kendi vatandaşlarına borçlanmayı ifade eder.Bir borun iç borç ya da dış borç olup olmadığı,borcu veren kişilerin milliyeti ve borcu veren piyasanın milliyetine göre değişmektedir.

İç borçlanmada alacaklı ve borçlu aynı ekonomi içerisinde yer almaktadır.İç borçlar GSMH üzerinde bir değişme yaratmayan ,satın alma gücünün bir kesimden diğer bir kesime aktarıldığı bir araç olmaktadır.Devletin ihraç ettiği borçlanma senetlerini iç piyasalarda tasarruf sandıkları,yardımlaşma sandıkları,vakıflar,sosyal güvenlik kurumları,sigorta şirketleri,menkul kıymetler yatırım fonları,merkez bankaları,bankalar ve tasarrufu olan gerçek ve tüzel kişilerden almaktadır.

Türkiye’de son yıllarda iç devlet borçları hızlı artış göstermiştir.Bu borçlar büyük ölçüde bütçe açıklarından kaynaklanmaktadır.Türkiye’de kamu kesimi finansman açıkları (istikraz,tahviller,hazine bonoları) büyük ölçüde iç borçlanma ile finanse edilmektedir.   2-    Dış Borçlanma   Devlet dış borçlanmaya iki nedenden dolayı gitmektedir.Bunlar;   1-    Kamu harcamalarını karşılamak,bütçe açıklarını kapatmak için yurt içi kaynaklardan vergi ya da borçlanma yoluyla finansman sağlamak mümkün olduğu halde, dış borçlanmaya gidilmesinde ise harcamaların büyük ölçüde dışarıdan mal ithalatını gerçekleştirmek ve ithalat ödemeleri için döviz ihtiyacının bulunması ve bu döviz ihtiyacının dış borçlarla karşılanması

2-    İç kaynakların kamu harcamalarını karşılayacak düzeyde bulunmaması,devletin iç kaynaktan gelir toplama imkanına sınırlama getirilmiş olması(yeteri kadar tasarruf sahibinin bulunmaması ve ekonomiyi durgunluğa sürüklememek,toplam arzı kısıp üretim hadlerini kısmamak için) bile yurtiçi tasarrufların iktisadi kalkınma için gerekli yurtiçi kaynağın bulunmaması.   
Dış Borç Ve Dış Yardım (Politik Borçlar)   Dış borç; belli bir vade sonunda geri ödenecek kaynakları ifade etmektedir.Dış borçlanma yoluyla ekonomiye yeni kaynaklar gelmektedir.Buna göre dış borç alındığı zaman gayri safi milli hasıla üzerinde genişletici etkiler yaratmakta,borçlar ödendiği zaman ise GMSH üzerinde daraltıcı etkiler yaratmaktadır.   Dış Yardım(Politik Borçlar); hibe ve ödeme şartları çok uygun olan tavizli kredileri ifade etmektedir.Buna göre dış yardımlar az gelişmiş ve gelişmiş ülkelere yönelik olarak gelişmiş ülkelerin yaptıkları tek taraflı transferler şeklindedir.İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’de Harry Truman’ın başkan olduğu dönemde George Marshall dış işleri bakanıdır.

ABD’nin Avrupa’ya yaptığı yardımlar “Marshall Yardımları” olarak anılmıştır.Esas itibari ile dış yardımlar az gelişmiş ülkeler yönelik hibe ve bağış niteliğindeki yardımlardır.Uzun yıllar dünyada nüfuz mücadelesi veren ülkeler siyasal olarak kendilerine bağlı ülkeler yaratmak için borçlanmayı bir araç olarak kullanmışlardır.Bu açıdan bu tür yardımlara politik borçlar da denilmektedir.   
a)    Dış Borçların Türleri   1-    Proje Kredileri ve Program Kredileri   Program kredileri,gelişmekte olan ülkelerin üretim kapasitesinin devamlılığı ihtiyaçlarını karşılaya yönelik kredilerdir.Bu krediler aracılığıyla gelişmekte olan ülkelerin ithalat alımları programlarının finansmanı için ikili itfaya bağlı olarak sağlanan anlaşmalara haz kredilerdir.   
Proje Kredileri, Kamu sektörünün kalkınma planlarında yer alan projelerinin finansmanı için sağlanan kredilerdir.Otoyol projeleri,baraj,sulama kanalı projeleri vb. projelerin finansmanı bu yolla sağlanmaktadır.  
2-    Serbest ve Bağlı Krediler Serbest Krediler; gelişmekte olan ülkelerde krediyi alan ülke kredileri istediği gibi kullandığı krediler serbest kredilerdir. Bağlı Krediler; borçlanma yolu ile sağlanan kredilerin nerelerde hangi malların satın alınmasında kullanılacağı belli olan kredilerdir.Örneğin borçlanma yolu ile sağlanan krediler sağlık cihazları alımında kullanılacak olması gibi.   
3-    Röfinansman Kredileri   Vadesi gelen kredilerin ödenebilmesi için,yeniden borçlanma yolu ile sağlanan kredilere Röfinansman kredileri denir.Son yıllarda az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin artan borçları nedeniyle ve bu borçları ödeyebilmek için yeni borçlanma kaynakları yaratılması büyük önem taşımaktadır.Borçlanma krizinin aşılabilmesi büyük ölçüde borçların ertelenmesi ve borçlanma vadesinin yeniden yapılanmasına bağlıdır.   
4-    Sendikasyon Kredileri   Uluslar arası piyasalardan belli sektörlerin gelişimi ve finansmanı için sağlanmaya yönelik olarak özel kesim tarafından alınan kredilere sendikasyon kredileri denir.Bu krediler genel olarak bankalar tarafından uluslar arası sermaye piyasalarından alınmakta ve özel sektör firmalarına sektörlerinin gelişimi ve finansmanı için kredi olarak verilmektedir.   
5-    Satıcı Kredileri  Gelişmekte olan ülkelerde özel kuruluşların yurtdışındaki mal satan kuruluşlardan sağladığı kredilerdir.   
6-   Konsorsiyum   Gelişmekte olan ülkelere yönelik kalkınma programlarının finansmanı için birden fazla ülkenin yada uluslar arası kuruluşların bir araya gelerek bir yardım programı oluşturması için oluşturduğu işbirliğine konsorsiyum denir.Örneğin 1962 yılında Türkiye ve Yunanistan’a yönelik kalkınma programlarının finansmanı için yardım programını uluslar arası kuruluşlar topluluğu olan OECD üstlenmiştir.    

II- TÜRKİYE’DE DIŞ BORÇLANMA  
Cumhuriyet öncesi dönemde yoğun borçlanma 1854’te Fransa ve İngiltere ile Kırım Savaşının finansmanı için borçlanma yapılmıştır.Büyüyen Osmanlı Devleti borçlarını ödeyemez hale gelmiştir.1881 yılında Osmanlı devleti ile alacaklı Avrupa devletleri arasında borçlanma anlaşması yapılmıştır.Muharrem Kararnamesi verilen bu antlaşma ile daha önce kurulan Rüsum-ü Site İdaresi feshedilerek,yeni kurulan Duyun-u Umumiye İdaresi kurulmuştur.Duyun-u Umumiye idaresi Osmanlı Devletinin borç yönetimini üzerine almış(şimdiki hazine müsteşarlığı gibi) borçların karşılığını bizzat tahsil etmeye başlamıştır.   Cumhuriyet döneminde en önemli borçlanma 1951-1960 döneminde olmuştur.Bu dönemde sağlanan krediler Marshall yardımı çerçevesinde alınanlar ve IMF’den alınan borçlarla olmuştur.Bu dönemde en yüksek borçlanma 1958 yılında olmuştur.1958 yılı Türkiye’de ilk istikrar programının uygulamaya konulduğu yıl olmuştur.   
A- Ariyere Borçlar ( Program Kredileri)   Dış ticarette liberalizasyon uygulamalarının başladığı 1950 yılından sonra ithalatçıların liberalizasyon listesine dahil siparişlerine ait bedelleri Türk Parası ile Merkez Bankasına yatırarak mal getirebilmekteydiler.Başlangıçta uluslar arası rezervler dış ödemeler için yeterli olduğu halde,zamanla alım yapıldığı ve döviz rezervleri azaldığı için 1952 yılından itibaren döviz ödemeleri fiilen durmuştur.Özel sektör ithalat bedellerini TL cinsinden yatırdıkları halde,döviz ödemeleri gecikmiştir.   
Kamu Sektörü Kredili İthalat Borcu İktisadi Devlet Teşekküllerinin(kamu nezdinde üretim ve hizmet veren devlet teşekkülleri) yatırımlarını gerçekleştirebilmek(proje-bağlı ve program kredilerine benzeyen) için dış finansman kurumlarından kredi kullanmışlardır.Özellikle bu kredilere yabancı özel sektör firmaları açmış gibi görünmesine rağmen borçlanan kurumların kamu kurumu olması nedeniyle alacaklı firmalar ile hükümet arasında yapılan antlaşmalar ile bu sorun çözülmeye çalışılmıştır.   C-    
OECD Yardım Konsorsiyumu(Ülkelerin iktisadi kalkınmasını sağlamak için birden fazla ülkenin veya uluslar arası kuruluşların işbirliğine giderek bir yardım programı oluşturmalarına denir.)   Türkiye’nin planlı döneme geçmesiyle birlikte planda yer alan yatırımların gerçekleştirilebilmesi için OECD üyesi ülkeler Türkiye’ye yönelik bir yardım programı çerçevesinde 2 milyar $ a yakın kredi kullanılmıştır.Bu krediler profe(proje yatırımlarının finansmanı için) ve program(uzun dönemde üretim kapasitesinin devam ettirmeye yönelik ithalatın finansmanı için) kredileri olmuştur.Kredilerin bir kısmı borç ertelemeleri ve röfinansman(vadesi gelen kredilerin ödenmesi için tekrar borçlanma yolu ile kredi sağlanmasına verilen addır.) kredileri olarak da kullanılmıştır.   
D-   Dövize Çevrilebilir Mevduat   1970’li yılların ortalarında dış ödeme açıklarının büyümesi nedeniyle dış kaynak ihtiyacı kısa vadeli borçlarla karşılanmıştır.(Hatırlanıldığı gibi iç kaynaktan yapılan borçlanmalar ülkenin GSMH üzerinde genişletici bir etki meydana getirmez.Sadece satın alma gücü bir kesimden diğer bir kesime geçtiği için milli gelir üzerinde hiçbir etkisi yoktur.)Bu borçlanmaların çoğu Dövize Çevrilebilir Mevduat hesapları ile karşılanabilmiştir.DÇM lar mevduatları yurt dışında dövizi olan fakat Türkiye’ye getirmek zorunda olmayanlara yüksek faizler ödenerek açılan hesaplara döviz döviz ihtiyacı giderilmiştir.

Kambiyo rejiminden kaynaklanan devletin kambiyo garantisi vermesi dolayısıyla borç devlet borcu haline gelmiştir.Her develüasyondan(TL’nin yabancı cinsten paralar karşısında değer kaybetmesi) sonra devletin borcu artmış ve bu borçlar konsolide(yani konsolide edilen borçlar mahsup edilerek yani birleştirilerek hazine borcu haline getirilmesi) edilmiştir.   Türkiyede dış borçların ekonomi üzerindeki yükünü görebilmek için Toplam Dış Borçların/GSMH’ya oranlanması ile bu rasyo kullanılmıştır.       

3-    ALACAKLILARA SAĞLANAN MENFAATLER   
I-  ALACAKLLILARA SAĞLANAN MENFAATLER VE GARANTİ SORUNU   
A-  Alacaklılara Devletin Borçlanması Karşılığında Sağladığı Menfaatler
Hazine borçlanabilmek için aldığı borca karşılık alacaklılara bazı menfaatler sağlamak zorundadır.Bunlar;   1-    
FAİZ   Borçlanmada alacaklıya sağlanan en önemli menfaat faiz geliridir.Bireyler ve kurumlar belli bir dönem için likiditelerinden vazgeçme karşılığında belli oranda faiz istemektedir.Faizler ekonomideki koşullara göre değişmektedir.Ödenecek faiz yurt içi faiz oranları ve yurtdışı faiz oranları itibariyle değişmektedir.Yurtiçindeki faiz oranı ulusal paraya ödenecek faiz oranı iken,yurtdışına ödenecek faiz oranı borçlanmada döviz fiyatı üzerinden ödenecek faiz oranıdır.Bu bakımdan yurtdışından yapılan borçlanmanın döviz riski de bulunmaktadır.Dövizin değerinde meydana gelen bir artış hem borçların ulusal para cinsiden değerini yükseltecek hem de ödenecek faiz miktarını arttıracaktır.Borçlanmada vadeye göre faiz oranı da değişmektedir.

Kısa vadeli borçların uzun vadeli borçlara göre faiz oranı düşüktür.Borcun vadesi uzadıkça faiz oranı artmaktadır.Çünkü kişi veya kurumun borcuna karşılık likiditelerinden vazgeçme karşılığı payı borcun vadesi uzadıkça azalmaktadır.Kişi bunu göz önünde tutarak faiz oranlarını arttırmaya gitmektedir.Borçlanmanın nominal olarak gerçekleşmesi durumunda devlete borç verecek olanlar piyasadaki cari faiz oranı üzerindeki bir faizle devlete borç vermektedir.

Aksi takdirde ellerindeki parayı başka varlıklarla(tasarrufa veya yatırıma gitmesi gibi) değerlendirecektir.Buna göre Merkez Bankasının izleyeceği para politikası çok önemlidir.Çünkü piyasadaki faiz oranlarının belirlenmesinde para arz ve talebi temel belirleyici olmaktadır.Öte yandan ekonomideki konjonktürel gelişmeler kredi risklerini etkiyebilmektedir.

Ekonominin geleceği hakkında endişelerin varlığı kredi faiz oranlarını arttırabilmektedir.Özellikle en temel makro ekonomik gösterge olan enflasyon oranının gelecekte artmasın yada azalması faiz oranlarını etkileyebilen en önemli faktör olacaktır.Bununla birlikte ekonominin makro ekonomik dengelerini etkileyen uluslar arası konjonktürel gelişmeler de faiz oranlarını etkileyen diğer bir önemli faktör olmaktadır.Buna göre borçlanmaya gidecek olan devlet hazinesi yurtiçi faktörler ile yurtdışı faktörler arasında karşılaştırmalar yaparak borçlanmaya gidecek ve faiz oranını belirleyecektir.

Devletin bütçe açıklarının seviyesi,borç stokunun büyüklüğü, devletin borçlanma ihtiyacını belirleyen iki temel gösterge olmaktadır.Eğer bütçe açıklarının seviyesi ve vadesi gelen borç ödemelerinin seviyesi,ekonomide ödünç verilebilir fonların üzerinde ise yani mali piyasalar üzerindeki finansal baskı yüksek ise faiz oranları yukarıya doğru gidecektir.Burada hazinenin faiz oranlarını kontrol etme gibi bir imkanı bulunmamaktadır.Bununla birlikte devlet faiz oranlarını kontrol etmeye yönelik bazı düzenlemeler yapabilir.Ancak bu tür müdahaleler ekonomide para ve sermaye piyasalarında dengesizliklerin oluşmasına yol açabilir.    
2-    Başabaşın Altında İhraç   Hazine borçlanmaya giderken borç senetlerinin üzerindeki nominal değeri üzerinden yani üzerinde yazılı değer üzerinden satış yapması başa baş fiyatla satış olmaktadır.Ancak borç senetlerinin üzerinde yazılı olan değerin altında satılması ise başabaşın altında bir ihraç olmaktadır.Yani 100 YTL’ lik bir senetin 95 YTL ye satılması gibi.   Başabaşın altında ihraç yolu ile devlet piyasada faiz oranını görünüşte muhafaza etmekle birlikte ona ayrıcalıklar sağlamaktadır.Başabaşın altında ihraç,çok uzun vadeli olmayan borçlarda daha çok başarılı olabilen bir uygulamadır.Zira borç,uzun bir vade sonunda ödenecekse,ödeme sırasında elde edilecek farkın cazibesi kişinin likitidesinden vazgeçme karşılığı alacağı fark vade uzadıkça azalmaktadır.
Başabaşın altında ihraç bazı sorunları ortaya çıkarmaktadır.Bunlar; 
-Devleti gelecekte daha büyük bir borç yükü altına sokacaktır.
-Gelecek nesillere oldukça büyük bir borç yükü aktarılmış olacaktır.
-Tahvilleri yüksek gelirli kesimler aldığı için gelir dağılımında adaletsizlik ortaya çıkacaktır. Çünkü bu kişilerin bu borçları tahsil ettiklerinde onların daha da zenginleşmesine neden olacaktır.
-Bu tür ihraç açıklık ilkesini zedelemektedir,kırtasiyeciliği arttırmaktadır,tahvillerin anlaşılabilirliğini zorlaştırmaktadır.  
3-    Primli ve İkramiyeli Satış  
Primli ihraçta devlet ödeme sırasında alacaklıya tahvilin üzerinde yazılı değere ilave olarak artı bir değer ödemeyi kabul etmesidir.Örneğin devletin 100 TL lık %5 faizli 20 yıl vadeli tahvillere vade sonunda 125 YTL yani 25 YTL daha fazla prim ödemesi primli ihraç olmaktadır.   İkramiyeli ihraç ise, kur’a ile belirlenen tahvillere nominal değerinin üzerinde bir bedel ödenmesidir.Primle aynı özelliğe sahipmiş gibi görünse de(çünkü her iki kavramda da tahvilin üzerindeki nominal değere artı bir değer daha ödenerek cazip hale getirilmesi) primden bütün alacaklılar faydalanırken,ikramiyeden ise yalnızca kendilerine kur’a isabet etmiş olanlar yararlanmaktadır.Türkiye’de Ergani istikrazlarına( istikraz kamu kesimine iç kaynaklardan uzun dönem yatırım projelerinin finansmanı için verilen bir borçtur.) %5 faiz yanında her yıl %2 ikramiye ödenmesi kabul edilmiştir.   
4-   Vergi ve İstisna Muaflıkları 
Devlet tahvili yada hazine bonolarının gelirleri üzerinden vergi alınmaması borç vermek teşvik edici bir unsurdur.Büyük ölçüde menkul sermaye iradı olarak kabul edilen bu gelir türünü gerçek kişiler yanında kurumlar vergisi mükellefleri olan sermaye şirketleri(örneğin ananim ve limited şirketleri gibi) de bu mali araçlardan gelir elde edebilmektedir.Buna göre bu tür gelirlerin gelir ve kurumlar vergisinden istisna edilmesi söz konusu olabilmektedir.Hazine çoğu zaman borçlanmada başarı sağlayabilmek için vergi istisnalarına başvurmaktadır.  
 6)    Diğer İstisnalar  
-Devlet bazı satışlarda tahvil sahiplerine likitide ve tedavül imkanları sağlayabilir.
-Vadesi gelmeden devlet tahvillerini paraya çevirebilme özelliği kazandırabilir.
-Bu senetler Merkez Banka’sında reeskonta tabi tutulabilir.
-Devlet ihalelerinde teminat olarak gösterilebilir.
-Devlet mallarının satın alışında para yerine geçebilir.
-Vergi borçlarının ödenmesinde para yerine kullanılabilir.
-Bu senetlerin haczedilemeyeceği garantisi verilebilir.   
B-   Devlet Borçlarına Değer Değişmelerine Yönelik Sağlanan Garantiler  
Devletin borç senetlerinin ve bu senetler üzerinde alacaklılıya sağlanan gelirin reel değerinin düşmesinde en önemli faktör deflasyonist nedenlerle borç ana parasının değerinin düşmesidir.Para değerindeki değişmeler dikkate alınmasa bile farklı sebeplerle borç senetlerinin değeri değişebilir.Bunun için bu değer değişmelerine yönelik bazı düzenlemelerin yapılması gerekir.Bunlar;   
1-    Erken Ödeme ve Konversiyon Yapılmaması   Hazinenin borçlanma imkanlarının zayıf olduğu dönemlerde cari faiz oranıyla(faiz oranı düşükse) borç senedi satmak mümkün olmayabilir.Hazine kamu borç senetlerine talebi arttırabilmek için yüksek faizi garanti altına almayı ve yüksek faiz vermek için de erken ödeme yapmamayı ve konversiyona gitmeyeceğini taahhüt ederek borçları garanti altına alabilir.   
2-    Tahvil Değerinin Piyasada Düşmesinin Önlenmesi   Hazine borç senetlerinin nominal değerinin borsalarda değer düşmesine karşı fiyatları istikrarlı kılacak düzenlemeler yapmasını gerekli kılabilir.Bu durumda hazine ihraç ettiği borç senetlerinin faizlerini değişken faizler haline getirerek borçların piyasada değerinin düşmesini engelleyecektir.   
3-    En Ziyade Müsaadeye Alacak Şartı   Hazinenin en eski ihraç ettiği devlet borç senetleri ile yeni ihraç ettiği borç senetleri arasında piyasa değerinin farklılığını ortadan kaldırmak üzere eski borç senedi sahiplerine yeni koşullarda ihraç edilen borç senetlerinin ayrıcalıklarının sağlanmasına yönelik düzenlemeler yapmasını ifade eder.   
4-    Altın Kaydı   İhraç edilen borç senetlerinin değerinin altın değeri ile ifade edilmesi borç senetlerini değerinin düşmesini engellemektedir.Buna göre borç senedinin satın alındığı tarihteki nominal değerinin karşılığı altın miktarı,senetlerin satıldığı dönemdeki altın miktarının değeri üzerinden tespit edilmekte ve anapara ödemeleri buna göre yapılmaktadır.   
5-    Borç Senetlerinin Dövize Endekslenmesi(Kambiyo Garantisi)   Borç senetlerinin anapara değerlerinin dövize endekslenmesi,anapara değerinin konvertbl bir döviz değeriyle değerlendirilmesidir.Buna göre borç senetlerinin ihraç edildiği dönemde borç anapara değeri ABD doları,Japon Yeni ya da Euro ile değerlendirilerek toplam anapara değeri korunmaya çalışılır.  
6-    Fiyat Endeksleriyle Anapara Değerinin Korunması   Burada ise borç senetlerinin anaparasının fiyat endekslerine göre ayarlanmasıdır.Buna göre borçların ihraç edildiği dönem ile borç senetlerinin ödendiği dönem arasında oluşabilecek fiyat değişmesi durumunda borçların anaparası fiyat artış oranında değişmekte yani artmakta ve bu artan anapara üzerinden faiz ödenmektedir.  “Türkiye’de hazinenin borçlanmasında geniş ölçüde dövize endeksli senetler ve değişken faizli borç senetleri ihraç edilmektedir.”   

4-DEVLET BORÇLARININ İHRACI   
I- DEVLET BORÇLARININ İHRACI VE SATIŞI   Devlet borçlanmasında hazinenin uygun zaman ve uygun teknikler kullanarak borç senetlerini ihraç etmesi ve satması devletin kredibilitesi ile yakından alakalı olmaktadır.Borcun uygun bir teknikle ihraç edilmesi ve bu tekniğe uygun bir biçimde bireylerin borç senetlerini satın alması büyük önem taşımaktadır.Faiz oranları ile sağlanan menfaatler zaman içerisinde,başabaşın altında ihraç edilmesi,primli ve ikramiyeli ihraç edilmesi,istikrarlı olması,vergiden muaf ve istisna olması,tedavül ve paraya çevrilebilme kolaylıkları gibi nedenlerle bireyler devlet tahvilini,likitide tercihlerinden vazgeçmeye değer bir yatırım aracı olması durumunda borçlanmaya gidilmektedir.   
A- Kısa Vadeli Borçların İhracıKısa vadeli borçlanmada devletin çoğu zaman bir borç senedi düzenlemesine gerek kalmamaktadır.Bu borçlar çoğu zaman avans olarak kullanılmakta ve Merkez Bankasından avans şeklinde alınabilmektedir.Bu hazine tarafından ihraç edilen bu senetler çoğu zaman Merkez Bankasına,bankalara ve mali kurumlara satılmaktadır.   
B- Uzun Vadeli Borçların İhracı   
1- Satış Yöntemleri   Devletin uzun vadeli tahvil satışında kullanacağı en basit ihraç yöntemi “halka doğrudan satış yöntemi” olmaktadır.Bu satış şeklinde borçlanma senetlerinin özelliklerini ve ihraç koşullarını ilan etmesi ve satın alacakların bunları nerelerden alacaklarını bildirmesi suretiyle yapılmaktadır.Bu satış yönteminde;   -          PTT ve Banka Gişeleri -          Büyük sanayi ve ticaret merkezlerinde -          Aracı kurumlar aracılığıyla satış gerçekleşmektedir.   Halka doğrudan satış borçlanmanın maliyetini düşürücü etki yaratmaktadır.Devlet tahvilleri küçük tasarruf sahiplerine kadar ulaşmaktadır. Diğer satış şekli bankalara satış yapılmasıdır.Bankalar kendi mevduatlarını değerlendirmek için devlet tahvillerini almakla birlikte,daha sonra bu tahvillerini müşterilerine satmaktadır.Öte yandan diğer bir satış biçimi de borsa ajanları aracılığıyla satış yöntemidir.Bu yöntem sermaye piyasaları çok iyi gelişmiş ülkelerde aşamalı bir biçimde gerçekleşmektedir.   Devlet genellikle satacağı tahvil miktarını önceden tespit edip ve ilan etmektedir.Borçlanma miktarının ne kadar olacağının ilan edilmesi,borçlanmanın tamamının bir defada yapılmasını gerektirmemektedir. Dolayısıyla hazine borçlanmayı çeşitli zamanlarda yapacağı borçlanma tertipleri ile yapabilmektedir.Buna göre borçlanma sürecinde her bir parça borçlanmaya tertip denir.Hazine çoğu zaman her istediği kadar borç senedi satamaz.Buna göre borçlanma sınırlı satış yada sınırsız satış biçiminde olabilmektedir.   Borçlanmanın sınırlı olması halinde devlet,çıkardığı tahvillerin belirli bir miktar ve belirli bir müddet içinde satılmasını istemektedir.Satış süreci çoğu zaman 1 hafta,15 gün gibi kısa bir dönemdir.Satış devresinin ilan edilen tarihi aşması kamu kredisine karşı güveni azaltabilir.   
C) Türkiye’de Borçlanma Yöntemleri ve İhraç Şekilleri
Türkiye’de hazinenin ihraç ettiği borçlanma senetleri genellikle iç borçlanma senetleri(hazine bonosu,hazine kefaletine haiz bono gibi) ve özel tertip tahviller ya da iç borçlanma senetleri gibi olabilmektedir.   
1- Bütçe Finansmanında Kullanılan İç Borçlanma Senetleri   -          İhale sistemiyle ihraç edilen devlet iç borçlanma senetleri -          Iskontolu Senetler -          Enflasyona Endeksli Senetler -          Sabit Faizli,Kuponlu Devlet Tahvilleri -          Değişken Faizli ve Dövize Endeksli Devlet Tahvilleri-          Tap Sistemiyle İhraç Edilen Devlet İç Borçlanma Senetleri -          Doğrudan Satış Yöntemi İle İhraç Edilen Devlet İç Borçlanma Senetleri  
 3-    Özel Tertip Tahviller   
-İkraz Tahvilleri, 
-Tahkim Tahvilleri 
-Kur Farkları Karşılığı İhraç Edilen Tahviller
 -Kısa Vadeli Avans Borcu(Merkez Bankasından) Karşılığı İhraç Edilen Tahviller   
-  İskontolu Senetler(Başabaşın Altında İhraç Edilen Senetler)(Merkez Bankası-açık piyasa işlemlerinde kullanmak üzere); ihale yolu ile(en fazla ödemeyi yapan yöntemiyle) ihraç edilen Devlet Tahvili ve Hazine Bonoları genelde kuponsuz senetlerdir ve iskontolu olarak satılmaktadır.Buna göre 100 YTL nominal değeri olan bir değerli tahvilin iskontolu satış fiyatı(başabaşın altında satış fiyatı) 95 YTL olmaktadır.

-          Enflasyona Endeksli Senetler(Sermaye Piyasaları): Bu tür senetler enflasyona karşı anapara değerini korumak üzere ihraç edilen senetlerdir.Her tahvil kuponu faiz ödeme döneminde anapara enflasyon oranındaki artış kadar artmaktadır.

-          Sabit Faizli Kuponlu Devlet Tahvilleri(Sermaye Piyasalarında): Hazinenin borçlarını çevirebilmesi için düzenli olarak alacaklının düzenli ödemeler yapmak suretiyle ihraç ettiği senetlerdir.Örneğin 1999 yılında hazine tarafından 2 yıl vadeli,sabit faizli ve 3 ayda bir kupon ödemeli tahviller ihraç edilmiştir.

-          Değişken Faizli ve Dövize Endeksli Tahviller(Sermaye Piyasalarında): Hazine enflasyonla mücadele politikaları çerçevesinde sabit getirili ve sabit faizli borç senetlerinin hazinenin borçlanma maliyetlerini arttırması nedeniyle,hazinenin faiz riskini üstlenerek değişken faizli ve dövize endeksli devlet tahvilleri ihraç etmektedir.Böylece tahvilleri cazip hale getirmektedir.Buna göre ödemenin yapılacağı dönemde gerçekleşen faiz oranı üzerinden kupon ödemesi yapılacaktır.

-          Tap Sistemiyle İhraç Edilen Tahviller(Sermaye Piyasalarında): Hazine belli bir miktar ve vadede çıkaracağı tahvilleri sürekli olarak satışa hazır tutmasıdır.Burada satışa sunulacak borç senetlerini Merkez Bankası’na vererek açık piyasa işlemlerinde kullanılması da söz konusudur.Merkez bankasının buradaki rolü daha çok aracı ve depolayıcı bir fonksiyondur.   C-   Borç Senetlerinin İhraç Edileceği Piyasalar   Devlet borçlanmasında müracaat edilecek piyasalar para ve sermaye piyasalarıdır.Para piyasalarında arz edilen borç senetleri hazine bonoları genel olarak Merkez Bankasının açık piyasa işlemlerinin konusunu oluştururken,sermaye piyasalarından ihraç edilen senetler daha çok tahviller olmaktadır.Bununla birlikte özel tertip çıkarılan tahviller de sermaye piyasalarında ihraç edilen borç senetleri yani menkul sermaye iradı getiren değerli kağıtladır.   Tasarruf sahiplerinin menkul kıymetleri(hazine bonosu,tahviller ve özel tertip tahviller) doğrudan doğruya ihraç eden kuruluşlardan(merkez bankası,sermaye piyasaları,aracı kuruluşlar) veya ihraca aracılık eden aracı kurumlardan alması birincil piyasaları ifade eder.İhraç edilen menkul kıymetlerin tekrar bankalar veya aracı kurumlar tarafından müşterilerine satılmasına ikincil piyasaları oluşturur.    
5- DEVLET BORÇLARININ YÖNETİMİ
I- DEVLET BORÇLARININ YÖNETİMİBorç yönetimi ekonomide makro ve mikro düzeyde belli amaçlara ulaşmak için devletin borç miktarında ve yapısında değişiklikler yapmasıdır.Borç miktarı ile borç stokunun,borcun yapısı ile borç stokunun yapısı ve alacaklılar itibariyle dağılımı anlaşılmaktadır.Dar anlamda borç yönetimi,vadesi gelen borçların ödenmesi iken,geniş anlamda borç yönetimi, borçların ödenmesi yanında borçlanma ve borç ödemenin ortaya çıkaracağı ekonomik etkilerin izlenmesi anlaşılmaktadır.Öte yandan borç yönetimi ile amaçlanan ekonomik hedefler geniş anlamda genellikle istikrar,büyüme ve kaynak dağılımının sağlanması hedeflenmektedir.Bu yönü itibari ile borç yönetimi maliye politikasının bir aracı olmaktadır.   
A- Borçların Ödenmesi   Borcun ödenmesi ya da itfası alacaklı olanlara paranın iade edilmesidir.Borcun ödenmesi borç senetlerinin ya da kredinin nominal değeri üzerinden borç akdinde yer alan anapara ve faizi ile birlikte ödenmesidir.Ödeme borcun vadesi geldiği zaman yapılmaktadır.Bu ödeme mecburiyeti kanun ya da sözleşmeden,alacaklının teşebbüsü ile borçlunun teşebbüsü ile gerçekleşir.   
1- Toplu Ödeme   Borcun vade sonunda tamamen anapara+faiz şeklinde ödenmesidir.Türkiye’de uzun vadeli iç borçlar genellikle toplu olarak ödenmektedir.   
2-    Kademeli(Taksitli-Parça Parça) Ödeme   Borcun devam ettiği müddet boyunca ve genellikle sözleşmede belirtilen bir vade sonundan başlamak üzere alacaklıya faizi ile birlikte anaparanın paylara bölünerek taksit taksit ödenmesini ifade etmektedir.   
3- Doğrudan Doğruya Ödeme ve Borsadan Tahvil Alarak Ödeme  Özellikle başabaşın altında ihraç edilen tahviller,bütçe imkanları uygun olduğu dönemlerde devlet tarafından müşterisine satılmadan borsadan satın alınır.Borç senetleri imha edilir.   
4-    Amortisman Fonu Aracılığı İle Ödeme  Halkın kamu borçlanmasına karşı güveninin sarsıldığı,borçlanmanın zamanında ödeneceğinden şüpheye düşüldüğü ülkelerde devlet,amortisman sandıkları kurmak suretiyle borçlar için bir fon oluşturulmuştur.Amortisman sandıkları,devlet borçlarının yönetimini üzerine alarak,fakat bilhassa borçların düzenli bir biçimde ödenmesini sağlayan özerk bir kurum olarak çalışmaktadır.   
5-    Dr Price Sistemi   Bu sistemde bileşik faiz hesaplamalarına dayanılarak devletin borcunu ödemesidir.Devlet her yıl bütçeden ayıracağı ödenek miktarını ödeme için kullanmayıp borsadan tahvil satın almaya tahsis edecektir.Be şekilde sahip olacağı tahvil faiz getirecek bu faizlerle yeni tahvil satın alacaktır.Bu işlemler sürekli devam edeceği için devletin elindeki ödeme imkanları artacaktır.   6-    Bütçe Fazlası Sağlayarak Ödeme   Borçların nihai olarak ödeneceği kaynak vergilerdir.Buna göre devlet borcunu ödeyebilmesi için faiz dışı fazla yaratarak borçların anaparasını ödemesi ile devletin borç stoku azalmaktadır.Faiz dışı fazla toplam bütçe gelirlerinden faiz dışı harcamaları çıkardığımızda elde ettiğimiz fazladır.Son yıllarda IMF istikrar programında da bu tür bir yöntem sık olarak kullanılmaktadır.   
Borçların Konsolidasyonu(Tahkimi)  Tahkim(konsolidasyon),kısa vadeli borçların uzun vadeli borçlar haline getirilmesidir.Kısa vadede kaldırılan borç ile uzun vadede getirilen borç miktarları eşit olmakta fakat borcun vadesi kısa dönemden uzun döneme geçmektedir ve ayrıca şartları da değişmektedir.Borcun vadesi uzadığında kısa dönemde bütçe üzerindeki baskısı azalmaktadır.Devlet borcunu uzun dönemde daha kolay bir biçimde ödeyebilmektedir.   Tahkim(konsolidasyon) genellikle kısa vadeli(dalgalı borçların) uzun vadeli borçlar haline getirilmesi için kullanılmaktadır.Kısa dönemde ödemede güçlük çekilmesi ve yine kısa dönemde alacaklının eline serbest bir satın alma gücü verilmesi(toplam talebin artmasıyla enflasyona neden olması) gibi sakıncalarla,vadesi gelmiş borçların daha uzun vadeye yayılması için tahkim’e gidilmektedir.Konsolidasyon zorunlu ve gönüllü olmak üzere iki şekilde yapılmaktadır.   
1- Zorunlu Konsolidasyon (Tahkim)   Bu yöntemde alacaklıya herhangi bir tercih hakkı sunulmamaktadır.Devlet kısa vadeli hale gelmiş olan borcu uzun vadeli bir borç haline getirdiğini ilan ederek konsolidasyonu gerçekleştirmiş olur.Bunu yaparken alacaklılara bazı menfaatler sağlayarak örneğin uzun dönemde daha yüksek bir faiz getirerek,onları tatmin etmeye de tek taraflı olarak karar verir.   
2-    Gönüllü Tahkim   Bu yöntemde borç senedinin alacaklısı olan kişi elindeki senedi kısa dönemde veya uzun dönemde elde etmek istemesi ona bırakılmaktadır.Devlet gönüllü olarak kişiler üzerinde kısa vadeden uzun vadeye geçisi iki şekilde yapar.Bunlarda birincisi,devlet uzun vadeli bir senet ihraç eder bununla kısa vadeli senetlerini öder.Yani borçlanmaya gider.İkinci olarak ta çıkarılan uzun vadeli borç senedinin kısa vadeli borç senedi gibi haklara sahip olacağını söyler.   Hazinenin borç konsolidasyonuna gitmesi ile;  -          Borç uzun vadeye yayılır ve düzenli bir ödeme planına kavuşur.Böyle bir sonuç,dalgalı borçların tehlikesinden ekonominin korunmasıdır.Diğer taraftan böyle bir tehlike olmasa bile,taksit taksit ödenen borcun uzun dönemde istikrarlı bir ödeme planına göre ödenmesi gerçekleşmektedir.

-          Tahkim sonucunda devletin faiz ödem yükü artmaktadır.Çünkü vadesi uzayan borcun faizi de artmaktadır.Ve devletin uzun dönemde borç yükü artacaktır.

-          Diğer bir sonuç borcun kısa dönemde geri ödenmemesi ekonomide daraltıcı(deflasyonist) etkiler meydana getiri.Çünkü kısa dönemde alacağını alamayan alacaklı satın alma gücünü kaybedecektir.Satın alma gücü olmayan alacaklı piyasada harcama yapamayacak ve bu da arza bağlı olan üretim kapasitesini düşmesine neden olacak ekonomi durgunluğa girecektir.

-          Kısa vadeli borçların uzun vadeli hale getirilmesi ile alacaklının kamu kredisine karşı bir güvensizlik oluşturacak ve tekrar borçlanma zorlaşacaktır.   D-   Borçların Konversiyonu(Değiştirilmesi)   Borçların değiştirilmesi anapara toplamına dokunulmadan borç yükünün hafifletilmesi için başvurulan bir yöntemdir.Devlet çoğu zaman piyasa koşullarındaki gelişmelere parelel olarak borcun şartlarını kendi lehine değiştirebilmektedir.Yüksek faizli bir borç düşük faizli bir borç ile,dövize endeksli bir borç,YTL’ye endeksli bir borç ile,altın kaydı taşıyan bir istikraz altın kaydı taşımayan bir borç ile değiştirilmesidir.   Devlet zorunlu ya da ihtiyari(gönüllü) konversiyona başvurabilir.Devletin zorunlu bir konversiyona başvurması durumunda alacaklının devlete ve kredilerine olan güveni sarsılacaktır.Ancak devletin mali iflası tamamen borçların geri ödenmemesi gibi bir sorunu karşımıza çıkarmaktadır. 
 1- Konversiyona Gitmenin Nedenleri   Borçlanma sırasında kabul edilen şartların sonradan değiştirilmesi daha çok iç borçlarda uygulanmaktadır.Konversiyon esas itibari ile uzun vadeli borçlanmalarda yapılabilmektedir.Konversiyonun başarılı olabilmesi,eski borcun yapıldığı döneme göre borçlanma koşullarının iyileşmiş olmasına ,ikinci olarak da piyasada cari faiz haddinin düşmüş olmasına bağlıdır.  
 E-    Borçların Ertelenmesi(Konsorsiyum-Tahkim)   Devletin vadesi gelen borçlarını aynı şartlarla daha uzun vadeli tahvillerle değiştirmesi borcun yükünü değiştirmemekle beraber borç ödemelerinin daha sonraki dönemlere aktarılması işlemleridir.  
 F-    Borçların Reddi   Devletin tek taraflı bir kararla mevcut borcunun tamamını veya bir kısmını ortadan kaldırdığını ilan etmesi demektir.Borcun reddi,halkın nazarında devletin iflası sayılmaktadır.
Borcun reddi hem iç borçlar hem de dış borçlar için mümkün olabilmektedir.İç borçlarda borcun reddi daha çok altın ve para rejimlerinin uygulandığı dönemlerde görülmüştür.Dış borcun reddi ise daha çok savaş dönemlerinde olmuştur.Birinci Dünya Savaşından sonra Sovyet Rusya geçmiş döneme ilişkin birçok borcu reddetmiştir.Dış borcu reddetmenin birçok siyasi sonuçları bulunmaktadır.   G-   Moratoryum   Devletin borç ödemelerini içinde bulunduğu zor koşullar nedeniyle(mücbir sebeplerle) borcun tamamını daha sonraki dönemlere ertelemesidir.Devletin moratoryum ilan etmesi borcu ortadan kaldıran bir işlem değildir.Moratoryumda genellikle borçlu ile alacaklı arasında borcun yeni, bir süreliğine daha müsait ödeme planına bağlanması için anlaşma yapılması söz konusudur.Müzakereler sonucunda daha uygun koşullarda bir ödeme planına gidilmesi hatta borçların toplam miktarında bir indirim yapılması da söz konusu olabilmektedir.   
H- Devletin İflası   Ekonomik koşulların aleyhte gelişmesi ve devletin gelir ve giderlerinin birbirini karşılayamaması vadesi gelen borçların ödenememesi,devletin memurunun maaşını ödeyemez hale gelmesi,yeni borçlanma imkanlarının bulunmaması gibi bir çok faktörün bir arada bulunması devletin borçlarını ödemede acze düşmesi devletin mali iflası olarak adlandırılmaktadır.   
II- TÜRKİYE’DE BORÇ İDARESİ   1982 Anayasa’sının 87. maddesi borçlanmanın kanunla düzenleneceğini belirtmiştir.Buna göre borçlanma yetkisi TBMM tarafından kullanılan bir yetkidir.Borçlanma yetkisi bütçe kanunu ile çoğu zaman hazineye devredilmiş bir yetkidir.Nitekim ülkemizde bütçe kanunları ile borçlanma ve borcun idaresi hazineden sorumlu devlet bakanı ile yapılmaktadır.Nitekim borçlanma yetkisi ve garanti verme yetkisi 4749 sayılı kanun çerçevesinde düzenlenmektedir.   Bu yasanın 4.maddesine göre “ Türkiye Cumhuriyeti adına devlet iç borcu ve devlet dış borcu almaya,hazine geri ödeme garantisi vermeye,hazine karşı garanti vermeye ve verilen garantinin şartlarında değişiklik yapmaya,hibe almaya,dış finansman imkanlarını,dış borcun devri,dış borcun ikrazı,dış borcun tahsisi yoluyla kullandırmaya ve yeni mali yükümlülükler yaratmaya,bu borç ve yükümlülükler ile bunlarda kaynaklanan Hazine alacaklarını yönetmeye hazineden sorumlu devlet bakanı yetkilidir.”     
6- BORÇ YÜKÜ VE GELECEK NESİLLER   
I- DEVLET BORÇLARININ ARTIŞI,BORÇ YÜKÜ VE GELECEK NESİLLER   
A- Klasik GörüşKlasik iktisatçılara göre devlet borçları özel borçlara benzemektedir.Bu nedenle borçlanma geleceğe borç yükü transfer etmektir.Klasiklerin borçlanma konusundaki düşünceleri büyük ölçüde mali denklik anlayışından kaynaklanmaktadır.Klasiklere göre devletin yapacağı harcamalar gelirlerinden fazla olmayacağı için bütçe açık vermeyecek dolayısıyla borçlanmaya da ihtiyaç duyulmayacaktır.Bu bakımdan klasikler borçlanma yada para politikası yoluyla sağlanan gelirlere(devletin ekonomiye müdahalesine) karşı çıkmaktadırlar.Devletin ekonomiye müdahalesi büyük ölçüde devletin mali iflasına yol açacak yada enflasyonist bir duruma sürükleyecektir.Borçlanmaya ancak olağanüstü durumlarda ve uzun vadeli yatırımların finansmanı için gidilmesigerektiğini savunmuşlardır.   
B) Modern Maliye Görüşü
Klasik maliye anlayışının 1929 Ekonomik Buhranıyla ortaya çıkan ekonomik sorunlarına çözüm bulamayışı,tarafsız devlet yerine ekonomiye müdahale eden devlet anlayışını beraberinde getirmiştir.Buna göre devlet ekonomide istikrarı sağlamak için para ve maliye politikası araçlarını etkin bir biçimde kullanmalıdır.
Mali denklik yerine ekonomik denklik önemlidir.

Ekonomide bütçe dengesinin sağlanması istikrarın sağlanması anlamına gelmez.Bu nedenle ekonomide ortaya çıkan eksik istihdam denge durumundan tam istihdam denge durumuna gelinceye kadar devlet ekonomide atıl hale gelmiş fonları borçlanma yoluyla kamuya transfer ederek yaratacağı satın alma gücü ile ekonomiye yeniden döndürerek,gelir harcama akımını sağlamak isteyecektir.

Harcama dolayısıyla açık veren bütçeler borçlanma geliri ile finanse edilecektir.Bu döneme kadar olağanüstü bir kamu geliri olan borçlanma geliri olağan bir kamu geliri haline gelmiştir.Eğer ekonomide borçların seviyesi ekonomik büyüme ile aynı paralelde ilerliyorsa borçlanmanın olumsuz etkilerini düşünmek hatalı bir yaklaşım olacaktır.   Bu dönemde Abba Larner tarafından öne sürülen fonksiyonel maliye görüşü büyük ölçüde borçlanma gelirine önemvermektedir.Ona göre borçlanma olağan bir kamu geliri olmanın ötesinde hükümetler halkın elindeki satın alma gücünü kontrol edebilmek için borçlanmayı bir maliye politikası aracı olarak etkin bir biçimde kullanmak gerektiğini inanmaktadırlar. 
C) Borçların ArtışıModern maliye düşüncesinin gelişmesiyle birlikte borçlanma gelirinin olağan bir kamu geliri haline gelmesiyle birlikte devletin borç stokları da önemli ölçüde artmıştır.Borçlanma eğilimi bir taraftan devletin ekonomiye müdahalesi etkisi ve bir taraftan da savaş harcamalarının etkisiyle artmıştır.Örneğin İngiltere’de 17.yy’dan 19.yy’a kadar olan dönemde devlet borçlarının sürekli artmış olduğu görülmektedir.Benzer eğilimler Fransa ve ABD’de görülmüştür.Ancak bu ülkelerde ekonominin hızla gelişmesi borç artışının seviyesini sınırlı düzeyde tutmuştur.Çünkü ekonomisi yani milli geliri artan ekonomilerde devlet borçlanma yerine artan gelirleri ile harcamalarını finanse edebilmektedir.   
1- Borçların Mutlak Artışı   Ekonomide belli bir dönemde ifade edilen para birimiyle ortaya çıkan gelişme olarak ifade edilmektedir.Bu artış iki yönlü olmaktadır.   a) Nominal Artış   Cari dönemde borç miktarındaki artış büyük ölçüde miktar olarak artışın ötesinde para değerindeki değişmeler(ulusal paranın yabancı para karşısındaki değişmeler veya enflasyonla birlikte paranın satın alma gücündeki meydana gelen azalmalar)nedeniyle ortaya çıkan artış olarak karşımıza çıkmaktadır.   b)    Gerçek Artış   Belli bir yılın fiyatları baz alınarak daha sonraki yıllardaki artışların baz alınan yıla göre değişmesi(artması) gerçek artış olarak ifade edilmektedir.(Yani 2000 yılındaki 100 YTL olan toplam kamu borcu 2001 yılında 150 YTL olmuş ise aradaki 50 YTL olan fark gerçek artış kalemini oluşturmaktadır.)   Ancak borçlanmaya ilişkin her iki ölçüm yöntemiyle bulunan borç miktarının uluslar arası karşılaştırmaların yapılmasında dikkatli olunması gerekmektedir.Çünkü;   -          Her ülkenin idari ve siyasi örgütlenmeleri farklı olmaktadır. -          Devlet borcunun tanımlanmasında farklılıklar olmaktadır.-          KİT’lerin borcunun devlet borçları arasında yer alıp almayacağı belli değildir. -          Bazı ülkeleri borçlanmayı gayri safi olarak gösterdiği halde,bazı ülkelerde safi olarak borçlanmalar yer almaktadır.   
2- Borçların Nisbi Artışı  Devlet borçlarının zaman içerisindeki değişmeleri ve büyüklükleri ekonomide farklı etkiler yaratmaktadır.Bu bakımdan borçların ekonomi üzerinde yaratacağı etkilerin belirlenmesi için belli borç yüklerinin ölçülmesi gerekmektedir.  
 a)   Devlet Borçlar/GSMH   Devlet borçlarının milli gelire oranı nihai olarak borçların ödenmesi bakımından büyük önem taşımaktadır.Çünkü borçlar nihai olarak vergi ile kısmi olarak ise tekrar alınan borç ile ödenmektedir.Verginin kaynağı ise milli gelirdir.Bu nedenle borçların milli gelire oranı gelecekte devletin ne kadar vergilendirme yapacağını gösteren önemli bir gösterge olmaktadır.Nitekim zaman içindeki gelişmeler dikkate alındığında toplam kamu borçlarının GSYİH ya oranının %60 ı geçmemesi gerektiği şeklinde kıstas ortaya çıkmıştır.   
b)    Borç Servisi/Kamu Harcamaları   Borç ana para ve faiz ödemeleri toplamına borç servisi denilmektedir.Gerek faiz ödemeleri gerek ise anapara ödemeleri nihai olarak kamu bütçesine konulan ödeneklerle karşılanmaktadır.Buna göre borç servisinin büyümesi kamu harcamaların büyük bir borç ödemelerinde kullanılması anlamına gelecektir.Anapara ödemeleri yeniden borçlanma ile(röfinansman) ve harcamalarla ile karşılansa dahi özellikle faiz ödemelerinin cari yıl bütçe ödemeleri üzerinde büyük baskılar yaratması söz konusudur.

Buna göre faiz oranlarının yükselmesi durumunda kamu harcamalarının diğer hizmetlere ayrılan kaynakların azalması ve faiz ödemelerinin yükselmesi şeklinde bir sonuç doğurması mümkün olabilecektir.Borç servislerinin yani ana para+faiz ödemelerinin yapılması ile toplam kamu harcamalarına ayrılacak olan kaynakların(paranın) azalmasına neden oluyor ise bu ülkede bütçe açık verecek uzun dönemde yüksek borç ödemeleri ile toplumun refah düzeyi düşecektir.

Yani Borç servisi arttıkça kamu harcamalarına ayrılacak olan kaynak azalacaktır.Borç servisi ile kamu harcamaları ters orantılıdır.Niteliği itibari ile transfer harcaması olan borç faiz ödemelerinin ekonomide gelir dağılımını bozucu etkileri kadar toplam telebin azalmasına ve tüketim harcamalarının kısılmasına sebep olabilmektedir.   
C) BORÇ YÜKÜ(BORÇ YÜKÜ/GSMH)   Borç yükü toplam borç stokunun GSMH’ya oranı olarak tanımlanmaktadır.Bu bakımdan kişisel borç yükü olabileceği gibi toplumsal borç yükü de olabilmektedir.(Klasiklerin görüşü).Borç yükü büyük ölçüde borçlanma ile sağlanan kaynakların verimli harcamalar için kullanılıp kullanılmamasına borç ödemleri nedeniyle toplumun kaybedeceği refah kayıplarına bağlı görünmektedir.Borç yükünü GSMH oranladığımızda bu alınan borç ile verimli kamu harcamaları yapıldığında toplum üzerinde olumlu bir etki yaratırken,bu borç ile verimsiz kamu harcamaları veya harcanan yerler belli olmadan gelişigüzel harcama yapıldığında ise toplum üzerinde olumsuz bir etki yaratmaktadır.

Ama esas konu ise borçlanma yolu ile sağlanan kaynakların bugünkü nesiller üzerinde mi yoksa gelecek nesiller üzerinde mi bir yük oluşturacağı tartışmasıdır.Klasik iktisatçılardan David Ricardo borç yükünün borçlanılan dönemde yaşayanların taşıması gerektiğini öne sürmüştür.Ancak klasik dönemin düşünürlerinin çoğu borçların gelecek nesillere bir borç yükü kalacağını düşüncesindedirler.

Son dönem neo-klasik iktisadin öncülerinden Buchanan da borçların gelecek nesillere bir yük oluşturduğunusavunmaktadır.Musgrave borç yükünün kuşaklar arasında dağıtılması gerektiğini öne sürmüştür.Samuelson ise konuya sermaye stoğu açısından bakmaktadır.Ona göre eğer bu nesile belli ölçüde sermaye stoğu bırakılıyorsa borçlanma yolu ile sağlanan kaynakların bir borç yükü oluşturmayacağını öne sürmüştür.Borç kavramı içi borçlar çok ciddi olarak ele alınmaz iken,dış borçlar için borç yükü üzerinde daha çok durulan bir konu olmaktadır.   
1- Borç Yükü Gelecek Nesiller   Günümüzde iktisadi kalkınma sorunu birçok ülke için temel ekonomik sorun olmaktadır.Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşamın temel ihtiyaçların karşılanmasında belirli düzeyde bir gelirin varlığına bağlıdır.Bu bakımdan belli gelir düzeyine ulaşmak iktisadi gelişme ile olmaktadır.Ancakaz gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yeterli gelir düzeyi bulunmadığından tasarrufların düzeyi düşük kalmakta,iktisadi kalkınma için gerekli yatırımların finansmanın borçlanma yolu ile karşılanmaktadır.Buna göreborçlanmaya karar veren siyasilerin almış olduğu kaynaklar büyük ölçüde cari harcamaların finansmanında kullanılıyorsa gelecek dönemlere büyük ölçüde bir borç yükü bırakılıyor demektir.Ancak eğer borçlanma yoluyla sağlana kaynaklar büyük ölçüde toplumsa hizmetler için kullanılıyor ve altyapı harcamalarının ve diğer yatırım harcamalarının finansmanında kullanılıyor ise borcun gelecek nesillere bir yük transferi oluşturduğu söylemek doğru olmayacaktır.   
2- Borç Yükünün Yarattığı Ödeme Güçlükleri   Borçların zaman içerisinde aşırı derecede büyümesimali kaynakların büyük ölçüde borç servisleri(ana para+faiz) için kullanılıyor olması çok ciddi kamusal finansman sorunlarını ortaya çıkarmaktadır.Şu halde borçlanmanın seviyesi ülkeden ülkeye değişmekle birlikte borç stokunun sürdürülebilirliği konusunu gündeme getirmektedir.Ülkelerin GSMH büyüklükleri ne kadar borçlanmaya gidebileceklerini gösteren en önemli bir göstergesidir.
Öte yandan GSMH’nın büyüme hızı,ve geçmiş dönemdeborçlanma konusunda kredibiliteyi bozabilecek sonuçlar borç ödeme kapasitesini etkilemektedir.Buna göre borç kapasitesini belirleyen GSMH’nın büyüklüğü,GSMH’dan devlete aktarılan kaynaklar(vergiler)oluşturmaktadır.   Ülkeler borç ödeme konusunda zorluklarla karşılaştıklarında zorunlu konversiyon(borç yükünün anaparaya dokunmadan hafifletilmesi için borçların değiştirilmesi: örneğin,uzun vadeli tahvillerin cari faiz oranlarını kısa vadeli tahvillerin cari faiz oranları ile değiştirilmesi ve yabancı para birimi ile ifade edilen borçların ulusal para birimi ile ifade edilen borçlarla(tahvillerle) değiştirilmesi gibi),konsorsiyum(kısa vadeli borçların uzun vadeli borçlar haline getirilmesi),morotoryum(devletin borç ödeme vadeleri geldiğinde zor şartlar dolayısıyla(ekonomik sıkıntı gibi) borçlarının tamamını veya bir kısmını kısa bir süreliğine ertelemesi),borç reddi(borcun tek taraflı olarak red edilmesi,ortadan kaldırılmak istenmesi) gibi uygulamalara gidilebilir.

Ancak borçlanmada acze düşme ülkenin gelecekte borçlanma kapasitesini de etkileyebilecektir.Ya da devletin tamamıyla mali iflas gibi bir duruma düşmesi çok ciddi sorunların hatta siyasi sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir.   
3) Borç Yükünü Azaltma Çareleri   Özellikle gelişmekte olan ülkelerde borçların kamu maliyesi içi oluşturduğu büyük baskılar nedeniyle uluslar arası düzeyde borçlanma sorunlarına yönelik çözüm arayışları ortaya çıkmıştır.Gelişmekte olan ülkeler borç veren ülkelerin mali kurumları kendi hükümetleri üzerine baskılar yaparak borçlanma sorunlarının çözümüne yönelik insiyatif geliştirmelerini istemişlerdir.

Nitekim Baker Planı,Brandy Planı gibi planlarla sorunlara çözüm aranmış,borçların yeniden yapılanması,borçların toplam tutarında indirime gidilmesi,borçların geri satın alınması,borçların karşılığında KİT’lerin hisselerinin devri,özelleştirme uygulamaları,belli çevre düzenlemeleri yapmaları karşılığında borçların silinmesi gibi farklı arayışlar bulunmaktadır.Türkiye’de IMF’nin Türkiye’ye vermiş olduğu borçlar IMF’nin Türkiye’den borca karşılık bazı iktisadi ve ekonomik düzenlemeler şartı ile borç vermesinde olduğu gibi.   
A-   Genel Olarak Kamu Açıkları
Tüm dünyada olduğu gibi kamu kesimi finansman açıkları gerek gelişmiş,gerekse gelişmekte olan ülkelerin en temel ekonomik sorunu haline gelmiştir.Bütçe açıklarının büyük sorun haline gelmesiyle yapılan çalışmalar bütçe açıkların GSMH’ya oranının %3 ü geçmemesi gerektiği ortaya konulmuştur.Maastricht Kriteri olarak da ortaya konulan bu oran gene kabul görmüş bir kriterdir.Bütçe açıklarının seviyesi %3’ün üzerine çıktığında ekonomide istikrasızlıklar ortaya çıkmakta ciddi ekonomik sorunlar yaşanmaktadır.   Bugün tüm dünyada bütçe açığı bulunmayan ülke yok denecek kadar azdır.Buna göre bütçe açıkları gene kamu harcamalarının en önemli belirleyicisidir.Çünkü toplam kamu kesiminin en büyük kalemini konsolide bütçe açıkları oluşturmaktadır.Kamu açıkları kamu gelirlerinden çok kamu harcaması yapılmasından kaynaklanmaktadır.Çözüm ya kamu harcamaları kısılacaktır ya da kamu gelirleri arttırılacaktır.Kamu açıkların tanımında ülkeden ülkeye farklı tanımlamalar yapılmaktadır.Çünkü ülkelerin idari ve mali yapıları farklılık göstermektedir.Uniter devletlerde(merkezden yönetilen devletlerde) merkezi idare açıkları önem taşırken,federal(yani eyaletlere bölünmüş devletlerde) federal devletin açıkları önem taşımaktadır.   
B-  KONSOLİDE BÜTÇE AÇIĞININ FİNANSMANI
Bütçe Açığı: Kamu kesimi içerisinde yer alan merkezi idarenin gelir ve harcamaları farklıdır. Kamu Açıkları: Belirli bir dönem içinde kamu gelirleri ile kamu giderleri arasındaki farktır. 
Kamu Borçları:Belirli bir dönem kesitinde o döneme kadar oluşmuş olan kamunun iç ve dış borçların toplamını oluşturur. Kamu Kesimi Borçlanma Gereği: Hazinenin cari yıl bütçe açıklarını kapatmak ve vadesi gelen borçlarının geri ödenmesi için yapacağı toplam borçlanmayı ifade eder.Geniş anlamda borçlanma ihtiyacı ise kamu kesiminin açıkları ile vadesi gelen borçların ödenmesi için borçlanmayı ifade eder. Parasal Finansman: Devletin,bütçe açığını borç senedi çıkarmadan Merkez Bankasından avans alarak borç ile finanse etmesidir.   Bütçe açıklarının finansmanında iç borçlanma,dış borçlanma ve merkez bankasından borçlanma yolu ile kamu açıkları kapatılmaya çalışılmakta ve vadesi gelen borçlar ödenmeye çalışılmaktadır.Hazinenin iç ve dış borçlanma arasındaki tercihi piyasa ve ekonomik koşullara göre değişmektedir.Para ve mali piyasalardan yapılan borçlanma daha çok iç borçlanma ve hazine bonosu çıkartmak şeklinde olurken,sermaye piyasalarından yapılan borçlanma ise tahvil çıkartmak şeklinde dış borçlanma ile olmaktadır.   
C) PARASAL FİNANSMAN VE BORÇLA FİNANSMAN ETKİLERİ
Borcun Moneretizasyonu: Bu finansman yönteminde hazine Merkez Bankasından bütçe giderlerini belli bir oranda karşılamak için birincil piyasada Merkez Bankasına hazine ve tahvil vermesi yoluyla para sağlanmasıdır.Bu yöntemle alınan para Merkez Bankasına geri ödenmediğinde enflasyonist etkiler yaratır.(Çünkü hazine tarafından borç karşılığında alınan paralar geri ödenmediğinde bu paralar kamu harcamalarında kullanılacak kamu harcamalarının çarpan etkisiyle harcamalar karşısında özel sektöre transfer edilen likitide özel sektörün gelirlerinde bir artış meydana getirecek.Geliri artan özel sektörün satın alma gücü yükseleceği için üretim yapan firmaların artan talebe karşılık vermesi sonucu fiyatlar genel düzeyinde bir artış meydana gelecek ve enflasyon baskısını hissettirmeye başlayacaktır.)   
Dışlama Etkisi(Crowding Out): Bütçe açıkları nedeniyle hazinenin para ve sermaye piyasalarından aşırı derecede borçlanması nedeniyle özel sektörün piyasalar dışına itilmesidir.Piyasalar üzerinde mali baskının olması faiz oranlarını arttırıcı etkiler yaratmakta bu da özel sektörün yatırım maliyetlerini artırdığından yatırımlardan vazgeçmelerine neden olmakta ve yatırım yapma yerine devletin ihraç ettiği borç senetlerine yatırım yapmaktadır.   
Fiyat Düzeyine Etkileri:   Kamu açıklarının borçlar ile parasal finansmanı aynı dönemde hemen mal ve hizmet miktarını arttırmadığından kamu harcamalarını artması toplam talebi arttıracağından enflasyonist etkiler yaratacaktır.Devlet uzun dönemde vergiler yolu ile finanse edemediği açıkları borçlanma yoluyla finanse etmesi enflasyonist etkiler yaratmaktadır.   Öte yandan borç senedi sahipleri borçların geri ödenmesi durumunda kendilerini daha zengin hissedecekleri için tüketimlerini arttırabilecekler.(Servet Etkisi)Artan tüketim ile toplam talebin artması enflasyonist etkiler yaratacaktır.   
Uzun Dönem Etkileri: Borçla finansman uzun dönemde daha enflasyonisttir.Borç yükü artar,faizlerin bütçe içindeki payı artar,borç anapara ve faiz ödemeleri vergilerle karşılanamaz hale geldiğinde tekrar borca gidilir.Bütçe açıları ne kadar uzun sürer ve borçlanma ile finanse edilirse enflasyon o kadar yüksek olur.   
Moneterasitler borçlanmanın uzun dönemde enflasyonist etkiler yaratacağını savunur.Onlara göre gelecekte ortaya çıkacak olan enflasyon oranları cari yıldaki bütçe açıklarının belirleyeceğini öne sürmektedirler.Bireyler tüketim kararlarını verirken gelecekte elde edecekleri gelirleri de dikkate alarak karar verirler.(Sürekli Gelir Hipotezi)   
Keynesyen analizde; bütçe açıkları borçlanmayı,dolayısıyla kamu harcamalarını ve tüketimi etkiler.Kamu harcamaları yolu ile çarpan mekanizması işler,tüketim artışı yoluyla hızlandıran mekanizması işler.Her ikisiyle de toplam talep artar ve milli gelir artar.Dolayısıyla bütçe açıkları ile toplam talep artışı ve milli gelir artışı arasında bir korelasyon vardır.   
Baro ve Ricardian Yaklaşımında; bütçe açığının borçlanma yolu ile finansmanı sadece vergilerin ertelenmesi anlamına gelir.Çünkü bütçe açığını kapatmak için devletin en doğal gelir kaynağı olan vergiler kullanılmayacak onun yerine borçlanmaya gidilecektir.Onlara göre vergilendirme ile borçlanma arasında bir fark yoktur.

(AMA ASLINDA ÇOK BARİZ BİR FARK VARDIR.VERGİLENDİRİLEN BİREY YA YATIRIM YA DA TASARRUFLARINDAN VAZGEÇEREK GELİRİNDE BİR AZALMA OLDUĞU İÇİN SATIN ALMA GÜCÜ DÜŞECEK VE TOPLAM TALEP AZALDIĞI İÇİN EKONOMİDE BİR DURGUNLUK YAŞANACAKTIR.AMA BORÇLANMADA İSE BORÇLANMA YOLU İLE YAPILAN KAMU HARCAMALARI TOPLAM TALEPTE BİR ÇARPAN ETKİSİ VE TÜKETİM HARCAMALARI İLE BİRLİKTE BİR HIZLANDIRAN ETKİSİ MEYDANA GETİRECEK ARTAN TOPLAM TALEP İLE FİYATLAR GENEL DÜZEYİ YÜKSELECEK VE ENFLASYON ZİLLERİ ÇALMAYA BAŞLAYACAKTIR.)   Sonuç olarak bütçe açıkları borçlanma ile finanse edildiğinde enflasyonist etkiler doğurmaktadır.

LEVENT KABACALİ YE DESTEKLERİNDEN DOLAYI TEŞEKKURLER
Ak Blog SEO - Google SEO Eğitimleri Dokümanları
  1. İyi günler,

    Bir yılda% 3 gibi düşük, yıllık faiz oranlarının çok düşük olduğu özel, ticari ve kişisel krediler sunuyoruz, bununla birlikte dünyanın her yerinde 50 yıl geri ödeme süresi bulunmaktadır. Herhangi bir miktarda kredi sunuyoruz.

    Maksimum güvenlik için öncelikli önceliklerimiz kredilerimizdir. Yasak bir kredi vermeyi düşünen geceleri uyuduğunu mu kaybediyorsun? Çivi çabucak ısırıyor musun? Artık çivi ısırmak yerine, Cornell Destiny Kredi Firması'na (Kredi Hizmetleri) başvurun, krediyi kötüye kullanmaya yardım eden uzmanlar zafer bizim için bir çözüm bulmak için geçmişi gözden geçirin.

    İlgilenenler e-posta ile benimle iletişime geçmelidirler:
    Alacaklı ismi: Cornell Destiny.
    Avukat E-posta: yourloansolutioncompany@gmail.com

    Saygılarımla,
    Bay Cornell Destiny.

    YanıtlaSil
Konu hakkında sormak istediklerinizi yazabilirsiniz.
AK Blog SEO

Read. Think. Exercise (Oku. Düşün. Uygula.)

SEO | SEO | Hukuk | İngilizce Kursu |
Siz hayal edin. Biz Hayata geçirelim.
Akblog.NET
Whatsapp İletişim Formu×
Bilgileriniz
İstek Bilgileriniz
iletişime geç

Merhaba!

Webekle@gmail.com adresine e-posta gönderin veya aşağıdaki temsilcilerimizden biriyle WhatsApp ile iletişime geçin.

Yönetim Ekibi Yönetici ile iletişim geçin.
+905050251428
Destek Ekibi Eva ile iletişime geçin.
+905050251428
Doğrudan arayabilirsiniz +905050251428
Destek Saatleri 09:30 - 17:30
Merhaba! Nasıl Yardımcı Olabiliriz?
×
Nasıl Yardımcı olabilirim?